29 Temmuz 2010 Perşembe

Abisi olmalı insanın! :)


Bu yazı sevgi, özlem ve anı yüklüdür. Yan etki yapar yapmaz bilemem ama söyleyeyim dedim :)


Dünyaya geldiğinizde sizi minicik elleriyle kucağına alıp 'Şimdi bu minik-çirkin şey benim kardeşim mi? Abi mi oldum ben?' diyen biri. İlk andan sizi kucaklamış bir insan ve ömür boyu bırakmayacağını o andan bildiğiniz.

Her şımarıklığınıza katlanan bir abi...

Son çikolatasını ağlamayın diye düşünmeden size teslim ediveren,

Arabalarını paylaşmaktan çekinmeyip, bebeklerinize hiç bulaşmayan,

Bilyelerini sizinle paylaşabilen :),

Gece yattığınızda başucunuzda dua edip kelime kelime tekrar etmenize yardım eden
ve her seferinde 'külvallaahüüü' demenize gülmemeye çalışan,


Altından sandalyesini çekip onu düşüren birine bir bakıştan öte tepki vermeyen,

Sizi türlü sevimli-sevimsiz sıfatlarla kızdırıp sonra da güldüren biri.
Bilgisayar başında iki sandalye olmasına alışmış biri, futboldan,stratejiye hatta rpgye her oyunu bilmenize neden olan,

'Ben de gelceeem, ben dee' diye tutturduğunuz için sizi parka, okula, cafe'ye, arkadaşına hatta dershanesine bile götürmüş biri,

Aradaki 6 yaş yaş farkına bakmadan sizinle her yaşınızda ayrı tonda muhabbet edebilen,

Frp oynatıp dm iniz olup her uçan kaçan kılıcı oku vesaireyi kıçınıza saplayan bir mizah duygusuna sahip,

Yazlıkta sizinle sabahlayıp güneş yükselmeden denize birlikte giren,
Kendisi balık tutarken hiç bitmeyen sorularınıza cevap veren,


Oturup birlikte susabildiğiniz,

İlk sigara içtiğinizi itiraf ettiğinizde 'çok üzüldüm ama madem içiyorsun al bundan yak, bence bırakmayı da dene' diyen,

Araba kullanmayı sabırla öğreten,
Yolculukta sizin söylediğiniz yönde gidip kaybolmayı göze alan,

Size sonuna kadar güvenen,
Ve sonuna kadar güvendiğiniz...




Cafede oturmuş kahve içerken ağlaya ağlaya poponuza batan ilk platoniğinizi anlattığınızda ' Bak canım şimdi erkeklerin neden sevdiği konusu biraz farklıdır' deyip erkek bakış açısını sonuna kadar anlatmaya çalışan ufacık yaşınıza aldırmadan,

Kıyafetinizle ilgili en büyük tepkisi 'giymemişsin yine' olup,
'Nasıl olmuşum?' sorunuza cevabı 'Süper gözüküyorsun tatlım' olan,


Yüzündeki bir gülümseme için dünyaları feda edebileceğiniz biri,

Bakışına, gülüşüne, sesine herşeyine kurban olunacak cinsten.

Zeki, kültürlü, yakışıklı ve ukala :) bir sürü şey bilen siz büyüyene kadar,
Büyüdüğünüzde ise bilmediği bir şey bulduysanız büyük bir dikkatle dinleyip öğrenen,

Yeryüzünde babanızın ardından bir kahramanınız daha olduğunu bilmenizi sağlayan,
Size gelecek en küçük zararda ortalığı kırıp geçireceğini bildiğiniz,
Ve sırf siz tecrübe edinin diye dişlerini sıkıp zaman zaman size yardım etmemeye, hayatı öğretmeye çabalayan,


Bir abisi olmalı insanın, uzakta uzak olmayıp candan öte olan.
Bir abisi olmalı sevmeye, güvenmeye, başınızı omzuna yaslamaya asla doymayacağınızı bildiğiniz.

Canım abim iyi ki var! :)

9 Temmuz 2010 Cuma

son zamanlardan dağınık bildiri - 1


Gülümsemek açar tüm kapıları, hep birlikte gülümsesek yıkardık o geçilmez denen surları!...
KGK

* Yurdum kırosu seviye atlamış, artık büyük bir bölümü uzaktan laf atmak yerine iğrenç sapık bir halde yanınıza sokulup tuhaf cümleler fısıldıyor.

* Levent'te yolda yürürken gelip omuz atan adama 'Önüne baksana bee hayvan mısın' dediğinizde gelip çok haklıymış gibi bıdı bıdı yaptığında çalıştığınız şirketin önünde olsanız iyi olur çünkü sizi dayak yemekten o güvenlik kurtarıyor.

* Adliye'nin kalem çalışanları özenle kararmışlardan seçiliyor, adam fısıldaya fısıldaya tecavüz edecekmiş gibi cümleler kurarken, siz işiniz hallolsun diye adama 'bilmem kaç nolu dosya, evet dava sonucumu öğrenmek istiyorum' derken adam kısık kendini al pacino sanan bir sesle içinize düşer vaziyette yanınızdan milimlerle geçerek psikolojik baskı yapmayı sürdürebiliyor. İşte o noktada anahtar cümleyi kullanmalısınız 'davacı benim'.:)

* Staj yaptığınız firmada illaki bir çatlak çocuk olmalı, tüm moralinizi dibe vurdurmak için elinden geleni yapmalı. Psikolojik baskı, çirkeflik yapmalı ki hayata karşı sağlam durmayı öğrenesiniz.

*Ama bu çocuğun yanısıra mutlaka bir de arkadaşınız olmalı o ortamda ki 'Hilal saçmalama bu çocuk saçmalıyor' diyip sizi toparlasın.

* En yakın arkadaşlarınıza arada kapris yapıp küsmek, sizi sırayla arayıp şımartmalarını sağlıyor, sonra barışıp belli bir zaman sonra tekrar küstüm demek düşünülebilir. Ama alışkanlık olduğunda 'hee iyi hadi bi küs de yarın barışırız' tepkisi de gelebilir.

* Sigara bırakmak ciddi bir meseledir. Tüm silahlarımı aldım sigara bırakmayı deneyeceğim sonucu ne olur bilemiyorum. Bir de benim yüzümden sigarayı bırakamadığını iddia eden arkadaşım da var ya benim :D Vicdan azabından deniyorum zaten :p

* Staj yaptığı iş yerinde toplantı yapacağı adam yerine o adamın isminin benzediği ünlüye mail atıp, durumu çaktırmayan arkadaşları da olmalı tabii.

* Erkek milleti zarif, iyi giyinmiş kadına tapıyor bunun çalışan versiyonundan aynı zamanda saygıyla hafiften ürküyor efenim.

* Kendine güvenen erkek laf atmıyor, gözlerinizin içine odaklanıp bir an gülümseyip deprem etkisi yaratmayı tercih ediyor.

* Kıyafetinizin insanların tavrını ve hatta sizin tavrınızı değiştirdiği de doğrulanmıştır.

* Hayatı bir deney salonu gibi görmeye başlamış insan çıldırmanın ne kadar eşiğindedir felsefesini düşünmeye vermiş olabilirim kendimi.

* Çok takıldım biliyorum ama yurdum delikanlısına geri dönücem bu satırda :) Artık 'kafana tükürürüm' değil 'kafana üflerim' diye küfür ediyorum sayelerinde o derece rahatsız oldum fısıldayarak tacizden. Çok iğrençler yaaa:S

* Mahalle kültürü efsane bir şeymiş, tekrar hatırladım. Camlarda oturan teyzeler,amcalar...'Anneeeaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhhhggghhhhh' şeklinde anıran (öhöm) seslenen bıcırıklar vs. Özellikle İstanbul'da lüks apartman çocuklarının oldukça uzak olduğu bir şey. Bak şimdi de hiç bisiklete binmemiş arkadaşlara olan şaşkınlığımı anımsadım.

* Mahallede Polis abiye selam veren ablanın, abi geçtikten sonra kendi kendine gülümseyişini görmek insana tuhaf bir röntgencilik hissi bunun yanısıra da aşık insanları sevme duygusu veriyor.

* Şirkette birinden bahsedip o kim ki dediğimde bak şurdaki yakışıklı şeklinde gösteren, göremiyorum dediğimde kalkıp bakacaksın diyen ve meraktan kalkıp kim olduğuna baktığımda 'ama kendisi evli' diyip sırıtan şirket abimizi ayrıca selamlarım :)

* Öğrendim ki dedikodu heryerde, yaşın, ünvanın falan hiç bir önemi yokmuş...Stajer dedikodusu bile yapıyorlar şekerim, çok ayıp yani!

* İnsanın uyum gücü o kadar yüksekmiş ki bu bünye bile sabah 6:30 da kalkmaya alışabiliyormuş.

* İnsanın hayatı öğrencilik bitince berbat bir hal alıyormuş. Yaşayacak pek bir şey kalmıyormuş iş hayatından geriye. Hafta sonlarını iple çekmek, sonra o yakalanan saatleri uykuyla doldurmak istemek öğrenciliğin kıymetini anlamayı sağlıyor. Bununla birlikte şirketin sağladığı parayla yemek yemek de tuhaf bir mutluluk hissi yaratıyor.

* İnsan yorgun olunca ne yazdığının çok da önemli olduğuna inanmıyor, sıkıcılaşan hayatını hareketlendirmek için çılgınca fikirlerle hiç yapmayacağı şeyleri yapmayı düşünebiliyor.

2 Temmuz 2010 Cuma

Mutlu olun sevdiklerim, lütfen, n'olur, rica ediyorum! :)


Şu ara sık sık lütfen mutlu olun sevdiklerim ve mutsuz etmeyin mutsuzluğunuzla diye geziyorum. Böyle çok özel konulara falan girmeyeceğim korkmayın! Ama abi bu depresyon dediğimiz şey zincirleme geliyor olsa gerek. Kar topu gibi gittikçe büyüyor herhalde. Bende olmasa da çevremde böyle bir kara bulut hakim şu aralar. İnanın haksız da değiller. Öyle basit olaylar değil, beni de etkileyen berbat şeyler yaşıyorlar. Üzülüyorlar, üzülüyorum. Ama benim yapım müsait değil ben 48 saatten fazla depresyon yapabilen bir insan değilim. Benim bir yaşam enerjim var ve çöplükte de olsam, berbat olaylar da olsa ortamı terkedip yaşamaya devam edesim geliyor. İşte çok yakınınızdakiler zincirleme berbat olaylar yaşayınca bunu yapamıyorsunuz. Şöyle oluyor. A kişisinin bir olayını öğreniyorsunuz hadiii yok artık diyip üzülüyorsunuz. Derken 48 saat dolunca, elimden gelen yapabileceğim bir şey varsa onu da yapmışsam çok özür dilerim ama benim yine yaşamaya umutla bakasım geliyor. Sonra tam o anda B kişisinin olayı geliyor bir anda. Üzülüyorum elimde değil. Ama bu böyle C kişisi, D kişisi olunca benim bünyem bi sarsılıyor. Ağla,Gül,Ağla,Mutlu ol,Üzül gibi dengesiz bir ruh haline giriyorum. Sonuç: Arkama bakmadan bilmediğim insanlara bilmediğim diyarlara doğru koşasım geliyor :)
Bir de olmuş ya da olmamış bir olaya çok uzun süre üzülmek biraz mantıksız gelmeye başladı. Yani eğer olmuşsa düzeltmek, durumu en iyi şartlara getirmek için elmizden geleni yaparız ancak geçmişe üzülüp ağlayıp durmanın manası yok ki!
Ya da olmamış ama olabilecek bir şey ise, alabiliyorsak önlemimizi alırız, ama yapılacak bir şey olmadığında oturup olacak mı olmayacak mı tüh şöyle kötü olur diye varsayımlar üzerinden üzülmek neden?

İzin verin kahkahalarınızı görmeme! Çünkü seviyorum ve sevdiklerim üzülünce üzülüyorum. Mutlu olun ve birlikte mutlu olalım artık lütfen bünyem daha fazla hüzün istemiyor. Kendi hüzünlerimi bile yarı ağlar yarı güler vaziyette yaşıyorum ben. Genelde de hepsini bir araya toplayıp öyle yaşıyorum o yüzden 48 saat sürüyor gelen depresyonlarım.

Adamlar çözüm de bulmuşlar mutsuzluğa: Gülümse!
Evet hepsi bu, suratımızdaki domuşuk suratsız ifadeyi silip, hafifçe dudak kenarlarımızı yukarı kıvırdığımızda, hele ki aradan dişlerimiz de hafif gözükmeye başladıysa vakit geçince isteseniz de mutsuz olamıyorsunuz. Yok tek başıma yapamıyorum diyorsanız buyrun bana adım adım öğretirim mutsuzken nasıl mutlu olunur yöntemlerini. Bunu başarmak konusunda iyiyim, hayır mütevazı olamayacağım gerçten mutlu olmak konusunda iyiyim ! :)


Ve sonuç olarak: Hayır sevgi kelebeği günümde falan değilim, genelde kızgın, aksi falan görünüyor olabilirim. O bir refleks. Sizi yanıltmasın. Mutlu olmayı ve gülen insanları seviyorum. Hele şu ara yeminle daha da bir çok seviyorum.