12 Eylül 2010 Pazar

‘’Uydurulan Din Ve Kuran’daki Din’’

Son zamanlarda ülkemizin durumu malum. Pek çok insan gibi ben de dinin kullanılması üzerine kendini dinden normalde olduğundan daha uzak bulan insanlardan biri olarak bulmaya başlamıştım. İnançlı bir insanımdır. Adının ne olduğu önemli değil, Allah, Rab, Tanrı, Yaratan ya da God… Dediğim gibi kelimelere diline takılmaksızın Yaratıcı bir güç olduğuna inanıyorum. Müslümanım. Ancak kafama takılan, üzerine arkadaşlarla tartıştığımız kimi zamanlar karşımdakilerin beni sen dinden çıkmışsın olarak yorumladığı, ya da büyüklerimin ‘tüh tüh bizim kızı da mı değiştirdiler’ dedikleri soru, yorum ve anlamadıklarım ya da bana mantıksız gelenler vardır.
Kuran’ı ve İncil’i (hangisi olduğunu bilmiyorum işin açığı) yalnızca birer kez okumuş biri olarak kendimi utanması gereken bir insan olarak görürüm. Arapça bilmem. Ve Kuran’ı Yaşar Nuri Öztürk’ten okumuştum yine en kısa zamanda kendisinin mealini tekrar ve tekrar okuma kararı aldım. Bu konuda güvendiğim insan kendisidir ancak onun da her söylediğine inanmam.
En başından beri ‘ikra! (Oku!)’ diye başlayan din rehberini düşünmeyi, sorgulamayı ve araştırmayı şirk olarak yorumlayamayacağının savunucularından olmuştum.
Neyse çok uzatmayayım. Kafam karışıktı. Gerçekten çok karışıktı. İslamiyet bir sürü insan tarafından yorumlanıyor bir sürü şey söyleniyor. Hadisler, tefsirler yok efendim ilmihaller vesaire ortalık dinle ilgili yorumlarla ve yazılarla kaynıyor. Herkes kendi doğrusunu savunuyorken benim kafam gittikçe karışıyor, birbiriyle çelişen bir sürü ifade arasında ‘şu mantıklı da bunda da bu mantıksız’ şeklinde kendi kendime işin içinden çıkamaz hallere geliyor ve umutsuzluğa kapılıyordum. Dinle ilgili görüşlerim gidip gelmekle birlikte her zaman bir yaratıcı olduğuna inandım. Ancak söylediğim gibi kalanlar konusunda karışıktım. Derken bir gün yine bir kitapçıda saatlerimi harcarken bir kitap gördüm. Kuran Araştırmaları Grubu çıkarmış. Grup kimdir, arkasında kimler vardır inanın bilmiyorum. Az sonra sitesinden bulmaya çalışacağım ben de.
Kitap ’’Uydurulan
Din ve Kuran’daki Din’’
.

Kitap özetle şunu söylüyor: Biri size dinle ilgili bir şey söylüyor ise kaynağını sorun! Eğer kaynağı Kuran değilse ciddiye almayın. Hadisler, sünnetler , gelenekçi din, mezhepler, arap adetleri, şeyhler, dedeler, imamlar, din profesörleri vesaire… Bunların hepsi yanılıyor olabilir. Doğru olan, gerçek olan sadece Kuran’da geçendir. Tek kaynak Kuran’dır, peygamber kutsal bir elçidir ancak putlaştırılıp her yaptığı yapılacak peygamberlik öncesi özel hayatı bile Kural ilan edilecek tanrılaşmış bir insan haline getirilmemelidir diyor. Benim anladığım bu en azından. Kadın- erkek konuları konusunda beni oldukça aydınlatan bir kitap oldu. Bana mantıksız gelen pek çok maddenin Kuran’da hiçbir şekilde geçmediğini şaşırarak öğrendim. Ya da pek çok anlamı olan kelimeleri kitapta hep bir anlamla kullanıp, niyeyse işlerine gelen tek bir yerde anlamını değiştiriveren mealciler yüzünden çarpıtılan ayetleri.
İlginç gelen dinde bulunmayan kimi gelenekçi İslamcıların iddia ettikleri yalan din maddeleri:
BUNLAR DİNDE YOK (başlığı altında kitapta verilmiş maddelerden sadece bazıları)
• Kuran’ın tek başına yetersiz olduğu iddiası
• Peygamber’in hadislerle kuran dışı hükümler oluşturması
• Dine arap geleneklerini sokmak
• Mezheplerin (Hanefilik, sünnilij, Şiilik, Caferilik vs aklınıza ne geliyorsa)hepsi
• Bilim düşmalığı
• Sanat düşmanlığı
• Başörtüsü takmak
• Haremlik-Selamlık uygulaması
• Kadının yönetici devlet başkanı olamayacağı
• Kadının aybaşılıyken namaz kılmaması, oruç tutmaması, Kuran okumaması, camiye girmemesi
• Kadınları çarşaf, pardesü gibi üniformalarla örtmek
• Şahitlikte, bir erkek eşittir iki kadın ilkesinin uygulanması
• Zina edenin taşlanarak öldürülmesi
• Erkeklerin altın takmasının, ipek giymesinin haram olması
• Heykel, resim, satranç, müzik yasakları
• Cinsel ilişkinin örtü altında olması gerekliliği
• Mastürbasyonun yasaklanması
• Erkeklerin ya da kadınların sünnet olması
• Namazın yalnızca Arapça kılınması gerektiğini iddia etmek
• Namazı kadının kıldıramaması
• Orucu kasten bozanın iki ay oruç tutması gerekliliği
• Teravih namazı, bayram namazı
• Haccı birkaç güne sıkıştırıp insanları perişan etmek
• Deccal, mehdi
• Belli haramların hacdan sonra başladığı düşüncesi
• Boy abdestini cinsel ilişki dışında şeylerin bozduğu iddiası
• Abdesti tuvaleti yapma dışında şeylerin de bozduğu iddiası
• Dövmesi olanların ya da diş dolgusu olanların boy abdestlerinin geçersiz olduğu düşüncesi
• Halifelik
• Makyajlı açık kadınları dövmek, makyajı yasaklamak
• Müslümanlığı bırakanları öldürmek
• Kadının boşanma hakkının olmaması

Bu liste daha da uzun. Bence dikkat çekici olanlardan bazıları bu maddelerdi.
Yazar(lar) şunu söylüyor. Kuran her şeyi kapsar. Allah istese o kitabı 10 katı kalınlıkta yapardı. Kitapta yasak olarak geçmeyen hiçbir şey yasak olarak iddia edilemez. Söz gelimi eğer armut yemek yasak değilse niye armut yemek yasak değildir diye geçsin. Ancak yasaklardan zaten açık ve net söz edilmiştir zaten. Kuran kimi noktalarda insanı serbestlikler içine bırakmıştır insanları. Özellikle çok eşlilik konusu çok güzel açıklanmış ancak merak edenlere bu konu için kitabı okumlarını önerip yazımı bu noktada bitireceğim. Zira diğer türlü kitabın tamamını burada anlatmak gerekir. Her sayfa kafamızdaki pek çok soruyu, üstelik ayetlere dayanarak ve çok mantıklı bir şekilde açıklıyor. Okumalı ve okunmasını sağlamalı diye düşünüyorum. Eğer yazan grup hakkında olumlu ya da olumsuz bir bilginiz var ise de bana bu konuda bilgi verebilirseniz memnun olurum.
Hilal Akıncı
( benim de henüz bakmaya fırsat bulamadığım kitabın ön sayfalarında geçen bağlantılar:
www.kurandakidin.net ve www.istanbulkitapevi.com )

7 Eylül 2010 Salı

Konusuz gibi (Huzur, tatil, boşluk vs...ve etkileri)

Şu anda denize karşı, efil efil esen bir cafe restaurant ve bar karışımı alanda, ingiliz, belçikalı vs karışımı insanların sesleri eşliğinde yazıyorum. Sürekli şunu da bloga yazayım, bak bunu da hatırlayayım derken şimdi oturunca hepsini unuttuğumu farkettim :)

Bizim site sakinleri tatil olayını bitirmişler. Geriye 50-60 yaş arası emekliliğinin meyvalarını toplayan amcalar teyzeler kalmış. Belli bir saate kadar tek tük evlerden okey sesleri duyuyorum. Ha bir de amç varsa evlere kapanılıp onlar izleniyor. Aynı anda 3 kitap birden okuyorum. Birinden sıkılınca diğerine geçiyorum falan. Yine bir huzurdan boğulma durumum var ki anlatamam. Bu kadar huzur insanı öldürür azizim. Yeşil ortam, deniz, kum, güneş, sessizlik... Sakinden de sakin bir hayat. Eh benim kafam 2 günde dinleniyor sonrası sıkıntı böyle.

Sonra oturuyorum. Kitap okumuşum, dizi izlemişim, televizyon izlemişim, mutfağa girmiş bir şeylerle uğaşmışım. Spor olsun diye tüm yolu yürüyüp, denize girip, tüm yolu da yürüyerek çıkmışım eve. İşte bir an geliyor ki kendimi oturmuş sessizliğin içinde gökyüzüne bakar halde buluyorum. Hep benzer şeyler oluyor. Önce bakıyorum yıldız kayacak mı diye... Sabırla bekliyorum. Kaysa ne dilerim diye düşünüyorum bir yandan. Hoş sabit bir dileğim var hali hazırda da hani ikiniciyi de yakalarsam diye düşünüyorum. Sonra sonsuzluk hissi başımı döndürüyor.
'lennn' diyorum kendi kendime 'hilal şu anda belki de biri bir yerde aynı şekilde aynı noktasına bakıyor gökyüzünün.'
Sonra fikirlerim daha da çılgın atıyor.
Kesin uzaylılar var, şimdi gelseler de hareket olsa moduna girip gülüyorum kendi kendime :)

Buraya kadar güzel, oyalamışım işte kendi kendimi. Herşey bu noktadan sonra çığrından çıkıyor. O deriiiiii...n huzur bana batıyor. Düşünceler gelmeye başlıyor sürekli. Geçmişi düşünüyorum, olanları, olmayanları...Geleceği düşünüyorum. Olasılıklar, olmasını istediklerim falan. Hepsi yığılıyor önüme. Ansızın sinirleniyorum birilerine. Onu unutup başka bir konuya atlıyorum. O an birine nasıl yakın hissediyorum kendimi hemen telefona sarılıyorum şöyle şöyle de olmuştu çok özlemişim seni diye. Hayır bu ani gelen sevgi ve öfkeler insanlara patlıyor :) Bir şeye takılıyorum kafamda onu çözene kadar didikleyip duruyorum mesela. Çözünce hoop yeni bir şey buluyorum. İşin komik yanı atlayıp İstanbul'a dönebilirim. Bunu da yapmak istemiyorum. Yapamayacağıma dair kendime bahaneler uyduruyorum hatta çevreme de :) Halbuki sanırım bu emekli hayatı çekici de geliyor.

Al işte Şevval Sam çalmaya başladılar. Ramazanda olacak iş mi bu? Alkol almayan bünyeyi koydular deniz kıyısına, huzur falan kafayı yiyoruz burada üzerine bir de en güzelinden müzikler falan. Yooo yoooo bu işin sonu kötü.
Neyse...

Son dönem kararları :
* 21 Eylül'de sigarayı bırakmış olacağım. Bakalım her söylediğim dalga geçti sigara bırakma olayımla, kimse benim bırakabileceğime inanmıyor. Şu an ben de merak ediyorum başarıp başaramayacağımı. Göreceğiz.
* Staj raporumu yazmalıyım ayın 15ine kadar. Şu an güya onu yazıyorum.
* Bir süre kimseyi aramama kararı aldım, kendi kendime bir şeylerin denemesini yapıyorum sanırım kişisel gelişim kitapları okumayı bırakmalıyım :)

**KGK**