23 Şubat 2013 Cumartesi

İlişki



O kadar zarifti ki...
Uzun saçları sanki her teli nereye ait olduğunu biliyormuşçasına omzundan beline doğru iniyor. Parlak bir kahverengi, koyu tonlarda. Emin adımlarla girdi içeri. Çantasını yanındaki koltuğa yerleştirirken ince bileklerindeki bilekliği saatine çarpıp şıngırdadı. Bordo ojeleri bayağılıktan çok uzak, en asil haliyle uzun tırnaklarında pürüzsüz duruyordu. Oturdu. Bir fincan sade filtre kahve söylemişti ki telefonuna yöneldi. Melodisi eminim itinayla seçilmiştir. Ben duyamamıştım. Zerafet ve asaletin yeryüzüne düşmüş gölgesi gibi olan bu kadının konuşmasına kulak kabarttım biraz da utanarak. Tanımadığım bir hayatı merak ediyordum. Böylesine bir insanın enteresan, hoş bir hayatı olmalıydı.

-- Anlamıyorsun , hiç anlamadın. (sessizlik)
-- Bağırma bana, buna hakkın yok senin. Dinle beni.
-- Dinle diyorum, biraz da sen beni dinle. (karşı tarafın susturduğunu anlıyorum)
-- Olmayacak, yapamıyoruz biz. Tartışmayı bile başaramıyoruz birbirimizi kırmadan. Neden eskisi kadar sevmediğini anlamıyorum ama saygı duyuyorum.
--Peki

Gözlerindeki ıslaklıkla renkleri daha da canlı oluyor gözlerinin. Bir damla yakalar gibi oluyorum yanaklarından süzülen. Karşıya dikiyor gözlerini. Kahvesinden bir yudum alıyor. İçini çektiğini duyuyorum. Hüznünü öyle güzel yaşıyor ki tekrar utanıyorum kendimden. Çünkü neredeyse bu sahneyi görebildiğim için mutlu olacağım. Garsona seslenen sesini duyuyorum. Garson yaklaştığında berrak sesiyle, bir iyilik rica ediyor:
-- Mümkünse bana bir dal sigara bulabilir misiniz? Çok teşekkür ederim.

Gelen sigara ile muhtemelen bırakmak için aylarını harcadığı bağımlılığa geri dönecek.

Ve anlıyorum ki farklı yerlerde, farklı insanlarda çok da farklı değil hikayeler.
İlişki dediğimiz şey nasıl bir halt ise sonu hep bokluk ile bitiyor.
Ve tuhaftır; hep en iyi arkadaş olabilenler ilişkiyi beceremiyor. Arkadaşlıktan ilişki ismine geçiş yaptığında bir şeyler bozuluyor sanki. Hep sevilmeyi bekliyor belki de insan. İlişki denilince sonsuza kadar sevecekler zannediyor. Öyle olmayınca da kırılıyor. Halbuki biz "sevgili" diyince sonsuza kadar sevilmeli sananlardandık.

3 Şubat 2013 Pazar

Yazmam gerek

Yazmak bile değil aslında beynimde dolanan her cümleyi kusmadan rahatlayamayacağım gibi geliyor. Saatlerdir hiç durmadan aynı anda o kadar çok şey geçiyor ki kafamdan. Başım çatlayacak gibi hissediyorum. Düşüncelerden beyni patlar mı insanın?

Ne olduğunu algılayamadım, neden bu kadar aşırı düşündüğümü de...Yoruldum.
Midem bulanıyor...
Değişen bir şey yok, herşey aynı belki.
Öyle bir bakış açısına sahibim ki şu anda dün güllük gülistanlık olan hayatım bugün defalarca tecavüz edilip otobana fırlatılmış gibi geliyor.
Neyin derdindeyim?
Derdim kiminle?
Kime kızgınım bu kadar?
Neden sinirliyim
Neden huzursuzum
Ne olacak
Ne yapmalıyım
Kime şikayet etmeliyim
Ne demeliyim
Nereye gitmeliyim

Neden öyle söyledi?
Onu söylemese miydim?
Kırdım mı?
Üzdüm mü?
Hakediyor muyum?
Belki de boşaltmalıyım hayatımı ...
Saçmalama, saçmaladığını biliyorsun.
Neden öyle yaptım, bana yakıştı mı?
Neden durduramıyorum beynimi?
Niye susmuyor içsesim.

Öyle yorgunum ki şu anda.

Bir kaç kontrolünü yitirmiş hatun var benden içeri.
Her gün kavga ediyoruz.
Kim kazanırsa onun günü oluyor.
En sevdiğim günler huzurun ve sükunetin kazandıkları.

Ama şu ara hep kaos hüküm sürüyor.
O sesler susmuyor, susmuyor..