13 Şubat 2011 Pazar

Ne güzelsiniz yaa siz

Rakıdan kalma berbat bir bünyeyle oturuyorum sonunda ulaşmayı başardığım odamda. Son zamanlarda okulun bitecek olmasıyla duygusallığım son haddine ulaştı. Ve aynı şeyi düşünüp duruyorum. Canım arkadaşlarım ne kadar güzelsiniz yahu siz =)

Hayır sadece iyi şeyler değil düşündüklerim, kötü anılarla bile sizinle yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim ki ben.

Hazırlık zamanları, saf gibi ingilizce derslerinden yakınıp durup, uykusuz kaldığım bir sabahta yatağa çıkıp uyumaya çalışırken 6-7 kişi yanıma çıkıp beni uyutmamanız bile tatlı bir anı.

Camdan karşı yurttaki arkadaşımıza telefon etmek yerine bas bas bağıran arkadaşıma küfredip onun beni umursamayıp devam etmesi de güldürüyor beni. Sonra yine böyle bir anda çıldırıp odadan kovduğum kişinin bana küsmesi, sonra özür dileyince affetmesi bile komik.

Karşı yurttan gelip odama şarap kusan arkadaşım oldu diye kırmızı şarap içemiyor oluşum da komik=)

Neler neler yaşamışız =) Karşılıklı göbek atıp hatırlamadığım öğretim görevlisini hala merak ediyorum mesela=P Sonra evee mi gitsem ,okula mı gitsem diye şımarıklık yaptığım süreçte çıldıran kuzenimin bana bi tane patlatmamış olması da birşeydir=)

Discorium'a gidip, parasız kalıp en son paylaştığımız o tek bira diğer tüm biralardan daha hoş olacak hep muhtemelen. Taksimde ağlaya ağlaya yürümüşlüğümün olması bile hoş bir anı şimdi. Sex-shopta paranoyak bi şekilde suratım kapalı gezmeye çalışıp, bilmiş bilmiş 'Yeaa ya yüzümü pornoda fln kullanırlarsa' diyip, bi yandan da d.günü hediyesi beğenmeye çalışmışlığım var sayenizde =)

Daha neler var, neler...Bir ara bunun hakkında uzuuuuun bir yazı çıkabilir sanırım.

O kadar çoook, o kadar güzeeel anılarımız olmuş ki düşündükçe mutlu oluyorum. Tükenmiyorlar, düşündükçe bir başka an geliyor aklıma ve gülüyorum=)

O yüzden işte, ne güzel insanlarsınız siz yaa, iyi ki varsınız.

11 Şubat 2011 Cuma

Kendimle tanışma (1.Bölüm)

Kendimle tanıştım az önce. Bir masada karşılıklı oturduk.
Merhaba ben Hilal dedim.
Merhaba ben de Hilal dedi. Muhabbet koyulaşamadı bu görüşmemizde.
İkimiz de temkinliydik, ama ben sevdim bu kızı arkadaş olabilirim onunla diye düşündüm.
Tekrar görüşelim dendi.
Tanıştıkça arkadaş oldum kendimle. Tuhaf bir histi. Korkaktı biraz. Böyle onu kıracağım diye baya korkuyordu, kazık atarsam diye korkuyordu. Bir tarafı da inanmak ve güvenmek istiyordu. İkilemdeydi sanki. Bu beni biraz huzursuz etti. Bana güvenmeyene ben nasıl güveneceğim. Bir de pat pat ne düşünüyorsa söylüyor ya o biraz rahatsız etti beni. Arada yaptığı espiriler güldürdü, yapamadığı espirilere verdiği tepkiler çocuksuydu. Zaman zaman daldığını gördüm. Geçmişte onu hüzünlendiren şeyler olduğunu sezer gibi oldum.

Konulara tarafsız yaklaşmak isteyen tavrı vardı ama taraf değiştirircesine yapıyordu bunu. Biraz sulu gözlü, sinirini bozarsan ağlayabiliyor zamanla bunu öğrendim. Acımasız da bir yanı var tanıdıkça görüyorum. Canı yanarsa, hırsla geri saldırıyor sonra can yaktığını görünce üzülüp köşesine çekiliyor vazo kırmış çocuk gibi. Sonra bana bunu neden yaptırdın dercesine önce sana sonra sana kızdığından daha çok kendine kızıyor. Sonra... Sonrası yok bir de bakmışsın siniri geçivermiş.

Neşeli bir tip, eğlenmek istiyor, ani gelişen olayları seviyor gibi...
Şimdilik bu kadar anlatacağım. Sanırım onunla dost olacağız, ne yalan söyleyeyim sevdim ben kendimi=)

8 Şubat 2011 Salı

bir, iki ve çeyrek =)

Yorgun bir günün sonunda alınan ılık duş gibisin,
Öyle huzurlu...
Ne yakar sıcaklığın, can acıtır
Ne de üşütürsün.
Hisli biraz böyle ve sakin.
Temiz...
Hiç günahın yokmuş gibi,
Seninle arınmak mümkün gibi.
Hafifletirsin.

Yorgun bir günün sonunda alınan ılık duş gibisin,
Konuşmasan da o anın geleceğini bilirsin.
İstemeksizin adım adım gelir insan sana.
Ve bilir gideceğini...
Yine de sarıp sarmalayıp kollarmışçasına,
Aynaya bile ulaşmış buhar gibisin.

Bir dilim ekmek, iki zeytin, çeyrek domates gibisin.

2 Şubat 2011 Çarşamba

3 Harfli


''Her konuda cesurdum konu sevmek olmasaydı eğer ...''

Geçmişe bakıyorum da oturduğum yerden. O yüzden bu gece bu ikinci yazı. Hep cesur olmuşum, hep düşündüğümü söyleyecek kadar dürüst. Ailem, arkadaşlarım, dostlarım. Baştan bucağa en derininden yaşamışım güzellikleri. Hayat öyle güzel ki. Ama bir bölümü hep boş bırakmışım hayatımda. Ukalalıktan değil, korkumdan. Ve itiraf etmemişim, edememişim kendime bile.

Ben bu hayatı yenerim demiştim en başında. Korkularımın üzerine gitmiştim. Tek başınalığı öğrenmekle birlikte nefret ettim hep, her zaman. Korkarım sevemeyeceğim de hiçbir zaman =)

Çok şükür! Sorunlar olduysa da, kimi izler bıraktıysa da gülümsetiyor beni sevdiklerim. Geçmişe dair varolmayan tek şey 3 harfli dediğim. Hani kimi insanlar korkarlar gelmesinden ve 'cin'e 3 harfli derler ya ben aynı korkuyla hep 'aşk'a 3 harfli dedim.

Sevmedim mi?
İmkansız tabii ki hoşlandım, kendi çapımda sevdim. Platoniktim sıkça, yıllarca. Elde edemeyeceğimi düşündüklerimden seçtim pek çoğunu. Ne zaman elde edilebilir olsalar, ardıma bakmadan kaçtım sonuna kadar. Hiç hazır olmadı yüreğim. Böyle böyle büyüdüm. Herşey tam o 3 harf eksik!

Deneme yanılma istemiyordum. Şunu bir deneyeyim belki severim diyemedim hiç bir zaman. Kapılarım dostluğa ne kadar açıksa o kadar kapalıydı bu yönde. 3 harfin ilkini duyacak olsam sus dedim ve başladım koşmaya. Bir kere oyuna gelecek oldum, aşka değil oyuna. Çok şükür ucuz yırttım ondan da. Malum kaçılacak bir şey ya hani(!).

Öyle mükemmel ki kafamdaki kurgu, hatalarla zayıflıklarla dolu aslında. Ama benim mükemmelim bunları da içerdi işte. Çünkü çok normali çok sıradanı betimledim. Belki sadece bir kaç yüzyıl öncesi. Biraz fazla düzgün...
Onurlu olmalıydı diyeceğim şimdi ama bu kelime de değerini yitirdi bende fazla kullanıldığından. Öyle çok kullandılar ki anlam yitimine uğradı bu da dürüstlük gibi, ahlak gibi, tıpkı diğerleri gibi. İşte bu yüzden 3 harfli diyorum.

Çevremde yaşananlardan daha esnek olmayı öğrendim kavramlara karşı ama olmadı, ben esnek olamadım bazı tanımlarımda. Doğru olmalı dedim hep, doğru olmalı.
Sonra bir gün bulur gibi oldum. İlk defa hafif bir ışıltı gördüm gökyüzünde. Yansımam gibiydi ama daha bir farklı. Zaman geçti, düşünmedim üzerine. Hiç kaçmam da gerekmedi öyle alabildiğine. Derken bir gece sabaha karşı anladım ki yıldız sandığım sıradan bir gezegenmiş. Benim ışığımı bana yansıtan, aldatmaca, ve kurgusal bir şey. Kendime geldim. Kaçmadım, artık kaçmamı gerektiren bir şey yoktu ortada. Işıltı yoktu. Geçmişti.

Şimdi hayatımda ilk defa yoğun bir parlaklık var hayatımda. Hissediyorum uzaktaysa da yakın olduğunu. Olmadığını bilip, varolduğuna inandığımız kavramlardan bu da. Tanrı gibi, mutluluk gibi...

Ben hiç yalanlamadım inançlarımı, değerlerimi ... İlk defa seni de yalanlamaktan korktum aşk. Hayır olsun! Şuraya ne yazıldıysa o =)

Bir hikaye


Bir arkadaşım vardı. Bir gün bana özel bir şey anlatırken demişti ki
- Bak bu anlattıklarım aramızda kalsın!
'Saçmalama dedim kime, niye anlatayım?'
- Ne bileyim, bir gün bana kızarsan falan anlatırsın belki.

Kafam karışmıştı. Gerçekten böyle bir insan gibi mi duruyordum. Oturup düşündüm sonrasında, hiç böyle bir şey yaptım mı diye. Hayır, ne birini arkadan vurdum, ne kavga ettiklerime intikam planları yaptım ne de başkasının bana açtığı zaafını kullandım. Emanete hıyanet etme lüksü vermedim kendime. Bir konu çok önemliyse, o insan benim artık dostum değil düşmanım da olsa yapmadım böyle bir şey.

Sonra çok komik bir şey oldu. Bana bu cümleyi kuran kişinin benim anlattıklarımı, onunla paylaştıklarımı birilerine ilettiğini farkettim tesadüfen. Sonra bir kez daha anladım insanlar herkesi kendileri gibi zannediyorlar; iyi yönde ve kötü yönde.
O kişi bana bak ileride bozuşursak falan söyleme bunları dedi ama aslında söylemek istediği tam olarak şuydu:
Seninle aramız açılırsa bana şu anlattığın önemli şeyler var ya hepsini anlatırım.

=) canı sağolsun. O ki aramızda kalması gereken bazı şeyleri aramız bozuk değilken bile anlatmayı başardı. Anlatmadıklarına şükür diyelim ...
Ey doğaya çekilmiş ya da dağ başında tek başına yaşayan ve maceracı diye adlandırılan kişi. Vallahi anlıyorum seni. Zira insanlarla yaşamak büyük ve tehlikeli bir macera. Seninki kolaya kaçmak azizim, geçeceksin bu marjinalim ayaklarını ;) Biz daha zorunu yapıyoruz burada şehrin ortasında =P