15 Mart 2022 Salı

Ben kendimi seçiyorum

İnsanın hayattaki en müthiş macerası kendini keşfetmek ve tanımak. En zorlu ve en çetin macerası hatta. Çünkü başkalarını tanımak kolaydır. Birini tanımaya başlarsın, zamanla sana uymadığı yerde bırakırsın iplerini. Ama kendinle öyle mi? İnsan kendini sevmek ister. İnsan hep sevmek ve sevilmek ister. Sevginin de en temeli kişinin kendisine duyduğu sevgiyle başlar aslında. Bundandır ki kendisini sevmeyen insanlar başkalarını zaten sevemezler.

Hep kendimi araştırdım ben. Nasıl bir insanım, kimim? Durup durup dışarıdan bakardım hep kendime. Personam neydi? Gölge yanlarımda, karanlıklarımda neler gizliydi? Hangi davranışlarda neden bulunuyordum vs... Hep aradım, hep araştırdım. Sevdiğim pek çok şey buldum kendimde. Mesela uzun uzun "iyi bir insan mıyım?" sorusuna baktım bir dönem. Hatta o zamanlar çıkmıştı karşıma, kim söylemişti hatırlamasam da 

"Kötü bir insan olup olmadığını sorgulayan insanlar kötü değillerdir."

demişti birileri. Nitekim değildim. Bilerek ve isteyerek kötülük yaptığım kimse olmamıştı. Ben öyle sanıyordum tabii ki. Sonra farkettim ki benim kötülük yaptığım tek insan bizzat kendimdi bu hayatta. 

Geçenlerde yeni tanıştığım biri ile bir konuyu konuşuyorduk. Genel muhabbetler işte. Kurduğu bir cümle beynime kazınıp kaldı. Dedi ki bana 

"Sen zeki, kariyerli, aklı başında, mantıklı, oldukça güzel, kaliteli bir kadınsın. Seçimlerin de böyle. Kaliteli ilişkilerin var ailenle, arkadaşlarınla, dostlarınla. Ancak ben anlıyorum ki sen ilişki anlamında kalitesiz insanlar seçmişsin hep. Neden kendini kalitesiz insanlara layık gördüğünü sorgulamalısın bence"

Kalakaldım. O kadar doğru bir tespitti ki. Geçmişte yanlış arkadaş seçimlerim de olmuştu gerçi. Ama konu ilişki değilse kim olursa olsun genellikle ilk sınırımı zorlayan hatasında silip atıyordum insanları. Ama kalbime koyduğum bir insan hata üzerine hata yapsa da hayatımdan çıkarıp atmakta zorlanan bir insandım. Biraz durup düşündüm üzerine. Acaba dedim kendi kendime ben kendime yeterince değer vermiyor olabilir miyim? Belki de bu yüzden bana değer vermeyen insanlara kapılıp, bana değer verenlere yanaşmıyorumdur. 

İnsan öğrendiği bir gerçekliği ya da bir farkındalığı geri alamaz. Öyle bir an oldu işte benim için. Bireysel bir aydınlanma. Sonra kafamda insanlara giydirdiğim incili kaftanlar döküldü bir anda. 

Ne kadar boş şeylere kendimi yorduğumu, geçmişten bu güne sevgimi zerre hak etmeyen insanlara aklımı bağladığımı, boşu boşuna kendimi yorduğum zamanları gördüm. Hatta öyle saçma sapan hisler beslediğim anlar olmuş ki, dönüp tükürmeyeceğim yolları manzara sanmışım.


İnsan çok bunaldığı, çok sıkıldığı dönemlerde bi kendine dönmeli ve hatırlamalı; kim olduğunu, neler başardığını, hangi yollardan nerelere çıktığını. Bu çok önemli. Yoksa hayatın akışında kaybolup gidiyor kendine duyması gereken derin sevgi. Belki geçmişte bir özdeğer eksikliğim vardı, belki en çok sevmem gereken kendimi yeterince sevememiştim bilincimin karanlık kuyularında. Fakat keşfettikçe daha çok seviyorum/sevdim de kendimi. Hatta o kadar ki, insanların ne düşündüğünü umursamadan sırf bir insanın kötü bir insan olduğunu kendime kanıtlamak için asla yapmacağım şekilde kendimin dışında davrandığım anlarım var. Çünkü artık benim umrumda olan şey önce benim mutluluğum. Çünkü ancak ben mutluysam çevremdekilerin mutluluğuna katkıda bulunabilirim. Önce ben demeyi öğrenme sürecim devam ediyor. Dengeye derinden bağlandım. Verdiğim kadar almanın bencillik değil normal bir şey olduğunu görüyorum artık hayatta. Toksik insanlara yer vermek istemiyorum. Ben birey olarak zaten mutlu bir insanım. Sosyal hayatımda da bana zarar veren, beni üzen, kafamı bozan, bana belirsizlikler bırakan kimseye yer yok. İlişkiymiş, arkadaşmış, akrabaymış...kim olduğundan bağımsız olarak ben artık kendi mutluluğum konusunda kimseye taviz vermemeyi seçiyorum. Ben sonunda 34 yaşında bir kadın olarak, içimdeki ufak kız çocuğu ile el ele verdim ve kendimi seçiyorum. 
Ben kendimi seçiyorum.

Sanırım görünür bir yerime bunun dövmesini yaptıracağım. "Always choose yourself" ya da mealine bir şeyler yazdırabilirim :) Son 2-3 aydır ilk defa bu kadar huzurlu ve mutluyum. Şükürler olsun!



4 Mart 2022 Cuma

Normal

Belki de hepimiz yabancıyız, hepimiz sadece bir efsaneden ibaret olan normalliğin ıssızlığında kendi sıradaşı yolumuzda ilerliyoruz.
Anne Rice


Her birimiz aynı ve fakat yine her birimiz aynı olmayı nasıl başardık? Bazen insanları sims oyunu karakterleri gibi görüyorum. Fenotip olarak bile öyle geliyor. Yani fiziksel özellikler dahi benzer geliyor bu bakış açısıyla. Hele ki karakterleri düşününce... o kadar aynı tipler gibi geliyor ki. 

Sahi, kim bu normal?

Mesela, henüz kocasından boşanmamış, daha 15 gün önce aynı ortamda olan kadının önüne gelen adamla yatıp kalkıyor olması normal mi? Yoksa onunla evli olduğunu bile bile yatan öte yandan da uzak mesafedeki kendinden yaşça küçük sevgilisini ayakta uyutan adam mı normal? Birbirine ne hissettiğini bilmeden, ne yaşandığını konuşmadan süren ilişkiler normal mi? Aç birinin ekmek çalması mı normal yoksa zengin bir hayat yaşayan kişinin fakir fukaradan çalması mı normal? Sevmediğimiz insanları seviyor gibi davranmak mı normal? Yoksa sevdiğimiz insanların yüzüne bakmayıp sevmiyor taklidi yapmamız mı normal?

Yüzümüzdeki maskelerle gizlediğimizi sandığımız gölge yanlarımız mı normal? Yoksa sergilediğimiz personalar mı? 

İnsanın kafası karışıyor. Derine indikçe, detaya baktıkça karmaşıklaşıyor gibi geliyor. Oysa bütüne bakınca; twitter aşk acısıyla ağlayan, kendini astroloji tweetlerine kaptırmış insan kaynıyor. Hayattaki tek arzusu sevdiği kadar sevilmek olan ancak öte yandan kendisine sevgi gösterenleri iten pek çok kadın ve adam cirit atıyor ortalıkta. Har vurup harman savuranlar, carpe diemciler (ki çoğu felsefeyi epey yanlış anlamış gibi), aşırı sorumluluk sahibi olup kendini zorunluluklar altında ezenler, paraya tapanlar, aşırı fedakarlar, aşırı benciller, özgüvensizliğini balon egolar ardında saklamaya çırpınıp beceremeyenler....

Liste daha uzar gider. Bunlar gibi 10.000 belki daha fazla özellik saysak, sonra bunların birbirileri ile birleşebildiği alternatifleri düşünsek, dünya kocaman bir Sims oyunu olmuyor mu şimdi?

Peki bu durumda kim anormal? Ya da daha da önemlisi kim normal?

Yargılayıcı bir insan olduğumu düşünmüyorum. Yalan söylenmediği sürece yargılamam insanları. Büyük konuşmayı da sevmem şu hayatta. Ama yine de belli çizgiler var hayatta aşılmaması gereken. Hırsızlık gibi, birini öldürmek gibi...Kim normal kim anormal karar veremesem de etik anlayışı olmayan insanlar midemi bulandırıyor. Bazı hareketleri çok çirkin ve yüzsüzce buluyorum. Bu durum beni normal yapacaksa da yapsın, anormal yapacaksa da yapsın. Anlaşılan o ki herkesin normali kendine normal.


1 Mart 2022 Salı

Siktir et! - insan tanı(yama)mak

Hayat çok garip. İnsan öyle şeyler yaşıyor ki tam diyor kayboldum, öldüm, bittim. Bir şey oluyor, silkeleniyor ve daha güçlü, daha dinç dönüyor hayata. 

  • Kaç kere ölüyoruz sandık?
  • Kaç kere "bu acı geçmez" dedik kendi kendimize.
  • Peki ya "ben onu unutamam" dediklerimiz.

Hangisi kaldı geriye, kimin esamesi okunuyor şimdi? Kimsenin! 

Kim olursa olsun, aşk, arkadaş, sevgili, eş, akraba , dost vs gidene yol verin gitsin, size siz lazımsınız.



Hayalini kurduğumuz o iyi insanlar hala var. Hayal ettiğimiz her şey mümkün bu hayatta. Gidene hayıflanmayı bırakıp, hayatın önünüze getirdiklerini görmeye başladığınızda yolcunun neden yolcu olduğunu da yürekten anlıyorsunuz💙.

Her neyi kaybettiyseniz, oturun yaşayın acınızı sonra da siktir edin. Bakın nasıl güzel olaylar geliyor başınıza :) 

Güneş öyle ya da böyle misler gibi doğuyor işte her gün. Siz de ölene kadar hayattasınız, keyfini çıkarın ;)