9 Mayıs 2011 Pazartesi

Gidiyor muyuz şimdi cidden?


Yıllık yazılarını yetiştirme telaşı içindeyiz. 5 yılı nasıl sığdırır ki insan satırlara? İlk akla gelenleri, en çok güldüklerimizi, hatırlayabildiğimiz kadarını dökebildik satırlara elimizden geldiğince. Ya dökemediklerimiz, hatırlamadıklarımız ya da hatırlayıp oralara yazamayacaklarımız ...

Pek çok kere ertelettik yıllık yazılarının son tarihlerini. Kaçışımız o anılara dönüp bakmak değil de, bir şeyleri, birilerini geride bırakmaktı büyük ihtimal. Dostluklarımız, arkadaşlıklarımız, aşklarımız, mutluluk,kırgınlık ve telaşlarımız. En güzel yıllarımızı, en eğlenceli dönemimizi yaşayacağız diye gelmedik mi pek çoğumuz üniversiteye? Yaşamadık mı? Yaşadık yaşamasına da doyamadık ki azizim. Bıraksalar sanki hep yaşayabilirdik gibi geliyor. İşin içerisindeyken defalarca kızdık, lanet ettik, gitmek çıkmak istedik. Şimdi ise sevdiğimiz pek çok insanı görüyoruz. Sanki bir çizgi çekildi. Ötesine geçerken yanımızda istesek de çok insan götüremeyeceğiz gibi. Her birimizin biletleri bambaşka dünyalara alınmış gibi. Belki 3-5 insanla sürekli, bir kısmıyla aralıklı görüştüğümüz ve kalanlarla aylarca, yıllarca görüşememe ihtimalimizin olduğu bir yol bir yer gözüküyor ufukta. Kimileri başka başka ülkelere, şehirlere gidecek. Bazısı yapmış planını yıllardır hayalini kurduğu işi kurma sevdasına düşecek. Ve bazılarımız ise bir rüzgar beklemekte kapılsam diye çünkü kararsız.

Aynı dili konuşuyoruz ve bunu biliyoruz. Ne kadar kızsak da günden güne değişirken, farklılaşırken bu okulda ortak da bir kültüre sahip olduk her adımda. Öyle ki çıktığımızda bu küçük dünyamızdan dilimiz yadırgandı, tavrımız yadırgandı kimi mecralarda iyi ve de kötü yönde.

Gelen yazıları okurken de, birilerine yazarken de tuhaf bir his kapladı beni. Böyle sıcacık, ama ağırlaştıran kalbimi, gözlerimi dolduran hem hüzün hem mutlulukla. En minik anının bile ne kadar değerli olduğunu, anların asla geri gelmeyeceğini sezdim. İleriyi görmeye çalıştım; kimler kalacaktı acaba geriye? Bazılarından çok emindim, bazılarından değil. Sonra babamın sesi yankılandı kulaklarımda: 'Ah be kızım, hayat bu? Biz de ister miydik dostlarımızdan kopmak? Ama hayat! Önceleri sık görüşüyorsun, sonra sıklıklar azalıyor, herkes dağılıyor, bir yerden sonra iletişimin bile kopuyor pek çoğuyla. Derken unutmaya başlıyorsun. Bir gün bir bakıyorsun bir sima çok tanıdık geliyor. Ah diyorsun bu benim okul arkadaşım. Ne kadar değişmiş. Yıpranmış mı biraz? Yanındaki oğlu mu yoksa? Bu kadar mı yaşlandık be azizim. Derken kendi ailen, işin, çocuğun geliyor aklına. Ah diyorsun geçmiş yıllar, kaç yaşına gelmişim...Yanına gidiyorsun hevesle sohbet edip tekrar haberleşmek üzere sözleşiyorsun.'
Herhalde aynı senaryoda eve döner dönmez ilk iş aynaya bakardım ben de nasıl geçmiş yıllar diye. Umarım estetik yaptırmış olurum da sezmem çok =)



O değil de bu yıllıklar çok bozdu, çok bozdu bu yıllıklar beni. Ben hala zorlanıyorum inanmakta. Gerçekten gidiyor muyuz, bitti mi şimdi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder