16 Mart 2012 Cuma

sek ya da uyum?

Ruhumda var, sek olmalı ne geliyorsa önüme.
Ne kadar katkısız, tadı ne kadar kendisi, herşeyiyle ne kadar safsa o kadar iyi benim için.

Çayı şekersiz içerim, Kahveyi sade ve şekersiz. Rakım sek olmalı. Öyle çok çeşit meze sevmem yanında da hatta. Sadece beyaz peynirle sonuna kadar yolu var.

Ne zaman karıştırsam bir şeyleri ağzımın tadı kaçar. 
Türk kahvesinin yanında gelen lokumu kahveyle yemem asla. Hatta genelde yemem.
Yemekte baharat olacaksa herşeyden olmamalı. Belirli bir tadı olmalı. Karabiber, köri, nane, kekik derken baharat çorbası tatlar benlik değildir. Ya da o uyum çok usta ellerden çıkmış olmalıdır.

Müziği çok enstrümanlı sevmem.
Mümkünse en fazla 3 adet.
En güzeli tek ses, eşsiz.

Hayat böyle benim için. Mutluluklarım ve hatta hüzünlerim katkısız olmalı. Aynı konuda farklı hisler taşımaktan hoşlanmam. Bir insanı ya severim ya sevmem. Ya özlüyorumdur ya da tersi.
Görmek istiyorsam görmek isterim. İstemediğimde git derim.
Ne düşünüyorsam söylerim. Belki daha önce farklı şeyler söylemişimdir o konuda. Ama o an söylediğim tam da o an hissettiğimdir. Önceden söylediğim yaptığım bağlamaz beni. Ya da o an söylediğim gelecekte de öyle düşüneceğimi göstermez.

Söz vermekten kaçınmaya başladım kendimi gördüğümden beri. Çünkü söz verirsem tutarım. Oldu ya tutamadım. Huzursuz olurum, ben sana böyle bir söz verdim tutamadım özür dilerim derim. O özrü dileyemezsem azap olur bana o süreç. 

Söylenmesi gerektiğini bilip de söylenmeyenler de yalandır benim gözümde. Başkası yaptığında da kendim yaptığımda da öyle hissederim. Suçlu suçludur kendi vicdanında. Birilerinin bunu bilmemesi onu masum kılmaz.
Ve herkesin lanetlediği insan da masum eğer hiçbir suçu yoksa.

Sevgi de böyle. Katıksız olmalı. Seversin, özlersin, yanında istersin, sevmenin getirileri vardır.
İşin içine binlerce şart koşul giriyorsa o işde bir problem vardır. 

Bununla birlikte hayatımın son yıllarında tabiri caizse uyuyor sandıkları ama uyumayıp etrafı dinlediğim anlarım var benim. İnsanların sen yoksun sandıklarında yaptıklarını inceler oldum. İşte bu tam bir karmaşa.

Soru şu ki: başbaşa kaldığında kendinle gerçekten kendine dürüst müsün?
Peki için rahat mı?
Ya insanlar onlar dürüstlüğünü haketmiyor mu?
Ya da yalan söylemeye değerler mi gerçekten?

Bazen kendimi çok şey öğrenmiş hissediyorum bazen de sıfır.
Belki kendi sekliğim farklı tonlar barındırdığından kaldıramıyorum daha fazla karmaşayı.
Şu an bu yazıyı yazarken de aklımdan geçen şey: sorun belki de saf olması değil, uyumlu olması.
Ahenk çözebilir mi karmaşaları?
Çünkü uyumlu varoluşları severim.
Peki başlangıçta uyumlu gelen şeyler sonradan uyumsuz hissi verebilir mi?
Sıkılır mıyız uyumlardan da?

Hayat düşününce karışık, düşünmeyenlere sempatim de bundan. Şimdi hiçbir şey umrunda olmayan o adam ve kadınlar kimbilir kaçıncı uykuda?
Yastığa başını koyar koymaz uyuyabilen insandan korkarım çok alkollü değilse.
Belki de kıskanıyorumdur hemen uyuma potansiyellerini.

Kendini %100 tanıdığını zanneden en çok yanılandır, zira o tanıma sürecinin hiç bitmediği tek insan kendimiziz. Yine bunu bilir bunu söylerim ben.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder