Tırnakları beynime geçmiş halde ve karanlık elleriyle yüreğimi sıkıyor...
Anason kokusuyla bastırmaya çalıştığım,
Nağmeler akıyor ardında
Nehir hepsi
Buz gibi
Kaynar...
Ve anason kokusu...
Dibini göremediğim kör kuyulardan
karanlık, nemli ve ıssız.
Çaresi olmayan sokaktaki kalabalık kalpli çocuk
Pusu kurulmuşken önünde eğlenmeye gittiğini sanan o yüreği fakir adam
Ve haykırırken ansızın susmuş konuşmayan o kadın
Çaresizdik, hepsi bizdik
Ve anason kokusu
Çokluklarla yalnızlıkları bölüp çarparken birbirine
her birimiz kalabalık, her birimiz yalnız her birimiz bir ömür yitiktik
Yittik...
Yitirdik...
Anason kokusu.
Kenetliydi demir kapılar, ağırdı ardında tuttukları, suçlu ve çirkin
Görmemek için bakmadan geçtik hep yoldan
O şehrin insanları ki gülmez, ağlamaz...Hissetmez
Ya da hissetse de biz hissetmedik
Zarar verme bağımlısı ne kadar yaratık varsa bulup bulup besledik
Geçer sandığımız korkularla büyüttük o çocuğu
Masal değildi, güzel değildi
Yağmurla temizlemek için kalktığımızda uykudan
Gökten alçalan anason kokusu
Elleri ayakları çirkin,
yüreği daha çirkin
belki hepsi güzel
Kapatılan kapılar yoktular,
Ama çizdiğimiz çizgileri aşmamak için kaldık
Görmedi gözleri hiç
ve sağır dilsiz
Manzarası ise çok sesli ve güzeldi şarkılar söylerken nefessiz
Yutkunurken burnundan verdiği hava
nemli, kekremsi
anason kokusu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder