9 Kasım 2011 Çarşamba

Kış kış kış ...

Bugün İstanbul'da dışarıda hava 12 santigrat derece civarlarındaydı. Geldi geliyor derken yine kış geldi tam anlamıyla galiba. Hala sert soğuklar tam anlamıyla gelmemişken bile ben kışı iliklerimde hissetmeye başladım. Ve bu biraz moralimi bozuyor. İtirafımdır, ben kışları pek sevmem.

Biliyorum güzel tarafları da var ki onlara da değineceğim ancak öncelikle neden sevmediğimle başlamak istiyorum. Kış demek benim için soğuk, buzlu, karlı hava demektir. Ve rüzgar insanın suratına felç edecek gibi çarpar durur. Biraz nemliyse yaşadığınız şehir misal İstanbul gibi, ısınmak kat kat giyinmekle sağlanmaz pek.

Ben kışı sevmem çünkü;

1.Evsizler:
Dışarıda pek çok evsiz var. Yazın yaşam onlar için daha kolay. Fakat kış geldiğinde işler çok değişiyor. Buz gibi bir havada, dışarıda olduğunuzu hayal edin. Bulabildiğiniz gazetelere sarınmak, biraz içiniz ısınsın diye açık mekanlara girip oralardan da kovularak dışarı atılmak. Zaten açsınız onun getirdiği bir üşüme var. Bir de kar var dışarıda. Halsizsiniz. Öyle zengin bebeleri gibi etle sütle vitamin takviyeleriyle desteklenmemiş bir bünyeniz var. Kilolarca mandalina portakal koymuyor kimse önünüze yiyin diye. Kimsesizsiniz. Onun verdiği ruhsal üşüme de cabası. Ortalık boş o vurucu soğuk saatlerinde. Bir siz varsınız, bir de siz. Karşı kaldırımdaki kuytu köşeyi sahiplenen yaşlı adam geçen kış donarak öldü. Bunu biliyor ve ölmemek için direniyorsunuz. Soğuk sizin için acı demek, savaş demek, ölüm demek.

İşte böyle bir durum var kış için. Herkes kayağa gidip eğlenmiyor kış geldiğinde. Arabasıyla klima açık sadece trafiğe küfretmek değil kimilerinin derdi. Bir gece, sadece bir gece kalabilir miydik acaba o soğuklarda dışarıda. Derdim bundan beinm kışla. Sevmem ben kışları.

2.Hayvanlar:
Evsizlere benzer şekilde hayvanlar da acıtıyor bu bünyeyi. Aç kalmaları bir yana o kürk onları korumaya yetmiyor çoğu zaman. Islanıyorlar, titriyorlar. Kar, yağmur onları da sığınacak yer bulmaya itiyor. Bulabilen yaşıyor, kimileri ise terkediyor bu dünyayı. Ve şehir hayatında güçlünün ayakta kalması söyleminin pek de doğal seleksiyona girdiğine inanmıyorum. O doğal hayatta geçerliydi, onlar daha vahşiyken. İşte bundan sevmiyorum ben kışı.

3.Yalnızlık:
Bir de bu his var; yalnızlık. Kış inanılmaz bir yalnızlık hissi veriyor bana. Gerçekten sevgilim, sevdiğim biri olsa iyi olur diye düşündüğüm zamanlar genelde kışa denk gelir. Gri havalar, sisli sabahlar, yağan yağmurun getirdiği melankoli, tek başına rüzgarda, karda yürümenin zorluğu. Bu ilk saydıklarıma göre daha bencilce biliyorum. Ama kış bana kendimi olduğumdan daha yalnız hissettiriyor ve birilerine ihtiyacım var duygusu veriyor. Ve ben birilerine ihtiyaç duymaktan hoşlanmam.

4.Kıyafet sorunu:
Kalın giymek zorundayız. Kalın giysilere sahip olmayanları da hatırlatarak bunu söylemek isterim. Aynı ayakkabıyla yıllardır kullanıp, kar suyu çorabından ayağına işlerken işe giden bir adamı düşünebilirsiniz mesela. Yeni bir ayakkabı almak pek olası değildir zira kendisi liseye yeni başlayan kızının ayakkabısını daha çok önemser. Ve ailedeki para tek kişi için ayakkabı almaya yetecektir.

Biz şımarıklar içinse kış, kalın kıyafetler altında gömülmek demektir. Aldığı kiloyu farketmemek demektir. Hangi botun moda olup olmadığı, hangi marka manto ya da kaban alsak demektir.



Dedim ya ben sevmem pek kışları, yaşama enerjim düşer, sevincim azalır. Gördüğüm güzel manzaralara sığınıp, yağmurda ıslanıp, karda çocuk gibi kayıp eğlenip düşüp sevmeye çalışırım. Çıplak kalmış ağaçlar içimi üşütür. Kapalı mekanlarda bunalıp bunalıp sokaklara atarım kendimi. Yürümeyi özlerim, cıvıl cıvıl havaları özlerim. Yürüken kayma endişem olmadan sağa sola savrulmayı özlerim.

Ve eğlenceli yanları:
Elbette güzel yanları da var. Güneşi görebildiğiniz bir kış gününde sıcacık evinizde camdan bahçeyi, etrafı, sokakları izlemek bir keyiftir. Bir Sahlep ya da sıcak çikolata eşliğinde sakin huzurlu bir şekilde kitap okuma, DVD izlemek mutlu eder. Sinema/Tiyatro kış aylarında daha da eğlenceli hale gelir. Uyumak daha hoştur kışları, o yataktan çıkmayıp saatlerce hayal kurmak. Sonra manzaralar farklı havaya girer kar ve yağmurla. Taksimde yürümek ayrı bir keyiftir beyazların içinde.

Ama tüm bunlar biraz ekonomik güce dayanmıyor mu sizce de? Siz yaparsınız evet, ben yaparım evet peki ya diğerleri? ...


Sevmiyorum kışları, sizlere iyi kayak maceraları dilerim.

Sevgiler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder