9 Kasım 2011 Çarşamba

Kendinizi seviyor musunuz?


Cevabınız ne olursa olsun, sizden ricam lütfen kendinizi sevmeyi öğrenin. Okuduğum kitaplardan, biyografilerden, psikolojik yazılardan ve farklı alanlardaki makalelerden çıkardığım sonuç şu çünkü: Eğer kendinizi sevmiyorsanız, hiçkimseyi hiçbir şeyi sevemiyorsunuz.

Bugün yaşadığımız topluma bakıyorum şimdi. Öyle çok uzağa gitmeye gerek yok; yaşadığımız ilçelere, illere ya da genel olarak tüm Türkiye'ye bakmak yeterli gibi başlangıç için. En son neyi sevdiniz bir çıkarınız olmadan? Çıkarsız sevgi kavramına karşı olabilirsiniz. Saygı duyarım. Ama farklı sevgi tipleri var sanki. Misal ailenizi size baktıkları için, destek oldukları için, nazınızı çektikleri için de seviyor olabilirsiniz ya da onları gerçekten sahip oldukları karakterle, oldukları insanı sevdiğiniz için sevebilirsiniz.

Her gün ölüm-yıkım haberleri geliyor. Bir cana son vermek? Nasıl bir sevgisiz, umutsuzluk durumu olmalı bu. Sokakta bir kediyi tekmeleyen çocuk nefret ediyor olmalı kendinden. Petshop'tan para vererek aldığı köpeği geçici bir eğlence olarak görüp, büyüdüğünde sokağa ormana terkeden insanımsı ... daha neler neler... Kendini sevmeyen, kendini çirkin-eksik hisseden ve hatta belki de kendinden nefret eden insanlar güzel olan şeyleri yıkarak bu eksikliklerini giderebileceklerine inanıyorlar içten içe. Oysa hepimizin bildiği klasik bir söz vardır "Başkalarını eksilterek, sen uzayamazsın!".

Ben bireysel olarak gelişimin, toplu gelişmeye katkısı olduğunu düşünenlerdenim. Ve en büyük gelişim kendini sevmek gibi hissetmeye başladım bu ara. En azından gözlemlerim bunu gösteriyor. Mutlu, huzurlu ve sevgi dolu insanların ortak özelliğini bu olarak belirledim. Yalnız buradaki ufak ayrıntı şudur ki kendini sevmek ile kendini Tanrı zannetmek, kendini herkesten üstün tutmak, bencilliğin ötesinde yaşamak farklı şeyler.

Kendini sevmek, önce kendini düşünmek, fedakarlıkta bulunmamak anlamına gelmiyor. Kendini sevmek tüm canlıları ve hatta güzel olan herşeyi sevmenin bir başlangıcı sadece. Ne zaman ki bir tabloya baktığınızda, bir köpeği, kediyi, martıyı hatta bir menekşeyi sevdiğinizde hissettiğiniz duyguyu kendinizi düşündüğünüzde de hissedebiliyorsunuz o zaman o noktaya gelmişsiniz demektir. Özel olarak sevmediğiniz varlıklar olabilir. Misal bazı insanlar böcekten korkar, tiksinir. Ya da fare pek çok hemcinsime ürperti verebiliyor. Sevmeseniz de nefret etmeyin diyorum sadece. Çünkü nefret kime neye hissedilirse hissedilsin yorucu, yakıcı ve yıpratıcı bir his.

Şöyle bir yaşam alanı hayal edin; kimseye kızgın değilsiniz, vicdanınız rahat, varolanları seviyorsunuz, yok olup hayal ettiklerinizi bile seviyorsunuz, hiçbir şey mükemmel değil belki ama siz onları noksanlarıyla kabullenmişsiniz. Mutluluk değil midir bu?


Kgk'nın böyle hayalleri var bu ara. Sarıp sarmalayan sevgi dolu dünyalar. Ve hayali bile mutluluk kapısından geçiriyor insanı.

Sevgiler!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder