10 Kasım 2011 Perşembe

An olur!

Biri çıkıp ansızın "sen hangi yönünle ünlüsün?" diye sordu ona.
Ben gidişlerimle ünlüyüm dedi.




-- Ben gidişlerimle ünlüyüm çünkü çok zor giderim. Çok zor çıkarım o kapılardan. Zor kapatırım perdelerimi. Genelde hep konuşurum ben, ısrar ederim, merak ederim, sorarım, sorgularım. Aklım hep ondadır. Fakat işte gitmem gerektiğini hissedersem ve karar verdiysem gitmeye ... O zaman bir başka ben oluyorum sanki. Sudan çıkarılmış balık gibi önce hızlı hızlı çırpınıyorum. Gittikçe yavaşlıyor çırpınışlarım gittikçe azalıyor sesim. Ve an geliyor herşey duruyor. Şimdi denize tekrar dönmüş ve o dünyayı hiç keşfetmemiş bir balığım. Ben gidince unutuyorum geçmişi, ben anmıyorum geride bıraktıklarımı. Benim ağıtlarımın bir süresi var. Aynı dünyayı bir kez tanıyana kadar siliyorum hafızamı. Sanki biri ölmüş de ben onu gömmüşüm gibi. O yüzden zor çıkıp giderim, o yüzden zor vazgeçerim. Tıpkı ilk adımımı atarken çok düşünüyor olmam gibi.

Neden diye sordu sonra.

--Çünkü ben korkağın tekiyim! Çünkü ne kadar çok dünya tanırsam o kadar parçalanırım gibi geliyor. Ne kadar çok sinerse içime o kadar bağlanırım gibi. Bir şeylere başlamak, alışmak ... Bir gün kopacağını bilirken zor. Öyle ya herşeyin bir sonu var nasılsa değil mi? Böyle işte.
Gidişlerimle ünlüyüm ben, hem sesimle hem de sessizliğimle...

Çünkü ben konuşursam çok ses çıkarıyorum, susarsam da ölüm oluyor. Ortası yok işte. Ya o uçtayım ya da ötekinde.

Sen neyinle ünlüsün peki?

Gülümsedi soruları sormaya alışık olan ve cevap verdi:
"Ben ölümler yaratırım en canlı hayatlarda. Madem ünlüsün en güzel gidişinle git bari!"

--Peki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder