24 Şubat 2022 Perşembe

Kelimelere dönüş volume bilmem kaç

Nereden başlamalı? 

Neden yarım yamalak uykudan burayı hatırlayarak uyandım? 

Bilinçaltım beni niye yazmaya yönlendiriyor? 

Hiçbir fikrim yok!

Bir noktada geçmiş olayları hatırlamanın bana iyi gelmediğini fark etmiş ve yazmaktan da kaçarak uzaklaşmıştım. Canımı yakan ne olduysa yakıp-yıkıp kaçma huyumun farklı bir yansımasıydı bu da. Şimdi neden yine kelimelerime dönmek istiyorum acaba?

Pek çok yazımı arşivlemişim blogdan. Ne düşündüm, neden yaptım onu da hatırlamıyorum. Aman her neyse kaldığı yerden devam diyorum o zaman. Buralarda kalan nostaljik ruhlara da selam olsun 💙



Blogumda geçmişte yazdıklarıma şöyle bir göz gezdirdim. 2020'deki tek bir yazıyı saymazsam uzuuuun zamanlar olmuş buraya uğramayalı. O süreçte ben bu kızı mis gibi büyüttüm. Ama enteresandır ki yakın zamanda başka bir aydınlanma yaşadım. Büyüyemediğim yerleri gördüm. Değiştirmem gereken bir başka derinlik buldum kendimde. Bunu itiraf etmesi çok zordu kendime. O çok övündüğüm "48 saatten fazla depresyon yapamam,  kendimden sıkılırım" söylemim kocaman bir balon oldu kaldı. Ne kadar zaman yüzü gülen içi çökük palyaçolar gibi yol aldım bilmiyorum. Tek bildiğim dışarıya gülücükler saçarken esasında derin bir çöküş geçirdiğim.

Yalnız işin güzel yanı, yıllarla birlikte kendimi keşfedip dönüştürmeye öyle adapte olmuşum ki kendimle yüzleşmelerim tüm acısına rağmen daha net oldu. Çat çat yüzüme vurdum her şeyi. Ve dan diye durum özeti geldi oturdu yüreğime ama bu tamamen başka bir yazı konusu. Açıkçası şu an için bunu yazacak güçte hissetmiyorum kendimi. Ve laptop başında şarap içerken salya sümük ağlayasım da yok şu anda. Sonra...Belki sonra anlatırım.

Covid-19 sonrası, Tekirdağ'daki evimi kapatıp, ailemin yanına Adabükü'ne yerleştim. Son yazdığım zamanlarda Arkas çilemi bitirmiş, akademiye dönüşümü yapmış ve Maltepe Üniversitesi'nde araştırma görevlisiydim muhtemelen. Hoş o zamanlar kendimden bu kadar net bahsediyor muydum emin değilim. Sonra 2017'de bir hayalimi daha gerçekleştirdim ve 2. bir yüksek lisans yapmaya Lüksemburg'a gittim. İyi kötü günlerim oldu orada. Daha çok iyi kısmını anımsıyorum. Yalnız bana bir tutulma geldi ve hala anlamadığım bir şekilde yüksek lisans bitince orada kalıp iş başvurusu yapma hakkımı kullanmak yerine ülkeye geri döndüm. Sonrasında Tekirdağ'da şimdi tez aşamasında olduğum (çok şükür) doktorama başladım. İşler benim için yolunda gitti. Hiçbir torpili olmayan (olanı da kullanmaya karşı olan) ben önce öncelikli alan bursu kazandım. Yakın zamanda da ikinci bursumu elde ettim ve şu sıralar bu anlamda hayalimi yaşıyorum. Yani ben okuyor araştırıyorum devlet de bana para veriyor, daha ne olsun 💙.

Hayatımın hiçbir döneminde para benim için amaç olmamıştı hala da değil. Huzur ve mutluluğum önceliğim. Ondan olsa gerek 2 lisans, 2 yüksek lisans diploması ve hali hazırda süren doktora eğitimimle hala bütün derdim kendimi geliştirmek ve öğrenmek. 

Ha sonra; sonunda CMAS * lisansımı aldım. Kaş'ta dalışa gittim. Latin dansına başladım. Kafam göre farklı ülkeleri gezdim. 2007'de aldığım ehliyetimin hakkını vermeye başladım ve 2020'de araba kullanmaya başladım. İlk arabamı aldım. Çok da şaşırtıcı olmayacağı üzere hayatıma yeni dostlar kattım ve bazı köprüleri de yıktım geçtim yine.

Ben aynı benim anlayacağınız. Biraz daha olgun, biraz dönüşmüş, daha ılımlı ama yine ben işte. Hala içimde tutamıyorum bir şeyleri. Hala küfür ediyorum. Hala tutkuluyum sevdiğim konularda. Sonra sabırsızım da hala. Ve sonuna kadar koşup isteklerimin peşinden bir bunalma sınırına geldiğimde atıveriyorum uçurumdan. Ha bir de en ufak bir olayda hala önce kendimi suçluyorum ki bu değiştirmeye başladığım özelliklerimden biri. Zira zaman ve deneyimlerim öğretti ki ben zaten hata yaptığımda içtenlikle özür dileyen biriyim. Dolayısıyla her kötü giden olayda da sorumlu ben değilim. Kendime daha fazla değer vermeyi öğrenme konusunda çabalıyorum.

Ah bir de şunu not geçmek istiyorum; ben bazen başka insanların duygu ve düşüncelerine bürünerek de yazıyorum. Çoook eskilerde bir yakınım blogumu bulmuştu ve bunu ona anlatamamıştım. Küçüktüm gerçi o zamanlar. Şimdi olsa umursamam belki. Yine de burada yazan her şey birebir yaşadığım şeyler olmak zorunda değil. Bunu bilin isterim. Bazen sadece kelimelerle oyun oynamak hoşuna gidiyor içimdeki küçük kızın. En depresif modlardan en narsist anlara gidebiliyor söylemlerim. Bazen nefret kusuyorum kendi içimde oldukça huzurluyken. Neyin bana ait olup neyin üstüme giydiklerim olduğu da bu işin gizemi işte.

Bu bir arayı kapatma yazısıdır. Yeniden bolca yazmayı planlıyorum. Bakalım olacak mı :) 

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder