3 Haziran 2011 Cuma

hikaye(!)


Kimselere anlatmadığımız hikayelerimiz vardır hani.
O kadar içimize işlemiştir ki en sevdiklerimizle paylaşırız sadece. Sonra bir sabah uyanıp da farkederiz ki yakın bulduğumuz herkese anlatmışız. Sevdiğimiz her canlıya fısıldamışız bir bir ne varsa ve hatta ne yoksa...

Üzerine gökkuşağı çizdiğimiz, mutluluk gemileri yüzdürdüğümüz ilkokul çocuğu resimleri gibidir hikaye. Herşey öyle temiz, o kadar toz pembe.
Derken bir sabah uyandığımızda anlarız ki, siyahlar griler de yer buluyormuş boyama setinde. Sevdiğimiz renkler tükenir sıra gelir sevemediklerimizi kullanmaya. Ya da kimileri kullanırlar bizim yerimize.

O kadar uzun geliyor ki bu hikaye, öncesi sanki hiç olmadı. Hatırlamıyorum yaşanmadığı günleri. O zamanlar ne yapıyordum, ne düşünüyordum acaba? Bilmiyorum. Zorlanıyorum hatırlamakta. Tek bildiğim sanki o zaman da vardı hayallerim, sadece daha farklıydı ve daha az derin.

Şimdi gün sayıyorum. Bitecek ve gideceğim diyorum. Hikayemi ardımda bırakıp gideceğim ve kapanacak kitabın sayfası. Sonunu başkaları yazsın istiyorum. Ben yoruldum yazmaktan, üstelik birşeylere rağmen yazmaya çabalamaktan yoruldum. Şimdi temiz bir hikaye istiyorum. Hayallerimle gerçeklerimin daha paralel olduğu bir tane. Terazimin ölçülerinin şaşmadığı, kör olmadığım, sağır ve dilsiz olmadığım bir hikaye. Saklamadığım; açık ve seçik. Sadece kendimi tutamayıp paylaştıklarım dışında hep lal olduğum türde değil. Önüme gelen herkese, her canım istediğimde anlatacağım, bana ait ama yerle, gökle, kuşlarla dahi paylaşabildiğim, içimden geldikçe dalgalara haykırabileceğim bir hikaye.

Öyle ya kimin bitmiş ki öyküsü benimkisi bitsin? ...

2 yorum:

  1. Herkesin kimselere anlatamadığı bir hikayesi vardır

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim yorumun için Bucera, öyle tabii insanlık hali =)

    YanıtlaSil