16 Nisan 2012 Pazartesi

yine mi

Ben kendi blogum olsam sinir olabilirdim.
Keyfim yerindeyken hiç yazasım gelmiyor. Zoraki yazıyorum mutlu yazıları.
Canım sıkkınken ve kimseye bir şey anlatmak istemiyorken ise hep buralarda buluyorum kendimi.
Dışarıdan yazdıklarıma baktığımda nasıl depresif buluyorum bilmezsiniz.
Ama yapacak bir şey yok galiba, ben mutsuzken yazan bir insanım.

Herşey üst üste geliyor ya da ben klasik bir insan olarak canım sıkılınca bunu söylüyorum bilmiyorum.

Canımı kümülatif olarak sıkan, kimselere anlatamadığım bir derdim zaten var. Yazınca ne kadar kolay oldu böyle. Sorun değilmiş gibi durdu. Oysa sürekli bir dikenli telle iç içe yaşamak gibi. Parçalıyor, iyileşmeye fırsat bulamadan tekrar parçalıyor.

Bugün bir de olmayan bir an, beni geçmişe sürükledi. Düşündüm, hatırladım, üzüldüm.
Hayır dedim teslim olmayacağım.
Ben duygusuz olmayı deniyordum da son zamanlarda. Hani hiçbir şey canını sıkmaz gibi duran insanlar var ya onlardan biri olmaya çabalıyordum.
Oysa dün çok üzülmüştüm, bugün çok üzüldüm.
Bir de üzerine yenmek için çok çabaladığım ve tam oldu sandığım bir his bir olayla geri geliverdi.
Bir şey hissetmedim gibi oldu ama farkettim ki sirenlerim çalıyor beynimde.
İçimde fırtına koptu kopacak...

Kendimi yine leş bir inanan modunda rakı içip dua ederken buldum.
Klasik müslümanlar kızacaktır, ateistler saçma bulacaktır. Neyse...

Öyle anlar var ki herşeyi söylemek istiyorsun, yanınızda biri olsun ve bugüne kadar anlatmadığınız, doğrusu anlatamadığınız herşeyi salya sümük ağlaya ağlaya ortaya bırakmak...
Konuşmak saatlerce, ne varsa dökmek ortaya.
Ya da tam tersine hiç bir şey anlatmamak, sadece susma öylece.
Sadece ağlamak...

Ya da kalkıp aniden çıkmak ve düşmek yollara. Nereye gittiğini bilmeden, telefonunu falan almadan, üzerindeki kot t-shirtle kıta değiştirmek, olduğun yere en uzak o noktaya gitmek... Tanımadığın insanlar günaydın ve iyi geceler demek. Unutmak herkesi, herşeyi...Geride bırakmak bugüne kadar tanıdığın herşeyi, tüm sıkıntılarının sebebi onlarmış ve sende aslında sorun yokmuşçasına.

Geçenlerde birilerinin twitterda yazdığı bir cümleyle dalga geçiyordum : " Rakı sana acı geliyorsa yeterince acın yoktur."

Şu an ulan acaba eleman haklı mıydı diye düşünürken içime nasıl bir arabesk kaçtığını düşünerek utanıyorum.
Zira içtiğim şey acılıktan çok uzak.

İşin içinde tuhaf bir yön var. Bugün üzüldüğüm 3 şeye de çözüm bulamam. Benim elimden gelen bir şey yok.
Çoktan benden çıkmış meseleler...
Biri taşımaktan yorulduğum bir olay ve onun etkilerinin bana sıçrayarak hayatımı çalkalaması...
Diğer tesadüfi bir olay ama işte bugüne rastladı.
Ve sonuncusu da geçmişten gelmiş.
Hani böyle anı kutuları vardır.
İçinde size kötü anları hatırlatan ama sevdiğiniz bir şeyler bulunur.
Ne atabilirsiniz ne de çıkarıp baş köşeye koymayı kaldırır yüreğiniz.
Öyle bir hikaye işte...

Kafamdan o kada rçok düşünce geçiyor ki şu anda.
Ulan sanki yeterince materyalist bakarak bile bulabileceğim sıkıntı yokmuş gibi, bir de işin ruhani sıkıntılarına takılayım.
Vazgeçtim daha fazla yazmayacağım şu an.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder