1 Ekim 2012 Pazartesi

Doğrular ..? Siz, biz, onlar ...ben almayayım!


Yukarıdaki çok bilinen bir ilüzyon örneği. Aslında gördüğümüz kalın iki çizgi birbirine paralel. Biraz bu tür şeylere aşina olmak ya da eline düz bir nesne alıp karşılaştırma yoluna gidebilecek herkes bunu söyleyebilir. İlk defa karşılaşan bir insanın ise tepkisi iki çizginin paralel olmadığı yönünde olacaktır. 
Neden mi böyle bir giriş yaptım ?
Bu yazımda kişisellikten bahsedeceğim, neye göre kime görelerden bahsedeceğim. Sizin doğrunuz başkaları için doğru olmak zorunda mıdır, ve size yanlış gelen herkesce yanlış olmak durumunda mıdır konusundan söz edeceğim. Toplumu sokacağım yazımın kıçına başına.


Bugün bir arkadaşımla konuşurken, yakın bir arkadaşımla yaklaşık 2 yıl kadar konuşmamamıza sebep olan bir tartışmamızı hatırladım. Unutmuştum aslında tartışmanın sebebini, bugün biraz zorlayınca hafızayı ortaya çıktı. O dönem çevredeki herkesi eleştiren grup arkadaşlarıma çok önyargılı yaklaşımlar bunlar, herkesi eleştirmek zorunda değiliz demiştim. Olay burdan büyümüş bambaşka noktalara gelmişti. O ana kadar neden bunu farketmemiştim, o an böyle bir aydınlanma yaşamama sebep neydi bilmiyorum.

İnsanız sonuçta, eleştiriyoruz deliler gibi, onun şusu kötü, bu çok şöyle, bilmem kim de biraz şöyle böyle, vesaire... Peki biz ne kadar doğruyuz?
Doğru nedir peki? 2+2=4 şeklinde kurallar mı var hayatta ?
Ne zaman bu kadar bilimsel hayatlarımız oldu bizim?
Ne zaman mükemmel olduğumuzu zannettik de başkalarını eleştirmekten eşek sudan gelinceye kadar zevk alır olduk?
Eleştirmenin sadece olumsuz olduğu anlamını kimler doldurdu beynimize? 
İyi bir şey söylediğimizde kompliman, gaddarca yanlışları ortaya koyduğumuzda (tabii ki bizce yanlışları) eleştiri mi oldu yani?

Türkiye riyakarlığı ...
Diğer toplumları yüceltip kendi ülkemi aşağılamak için söylemiyorum bunu. Diğer toplumlarla bir alakam olmadığı için, kendi ülkemi iyi bildiğim için söylüyorum. Hani % bilmem kaçı müslüman ülkemden söz etmek istiyorum. Sözde herkes inançlı. Öyle tuhaf bir inanç ki birine yardım etmeyi zayıflık kabul eden bir inanç haline gelmiş. Öyle bir ortam ki türbanlı, türbansız, sağcı, solcu, türk, kürt, sünni, alevi gibi gruplara ayrılmış. Sokaktaki hayvandan, doğadaki ağaca kadar her yaşayan canlının ölümünü isteyen, hatta bence özünde kendisi de ölmek isteyip sırf ayıp, günah diye kendini öldüremediğinden zorla yaşayan bir toplum. 

Öyle çirkin bir toplum ki en bağnazı eşini bir evde oturturken yan eve utanmadan dostunu oturtan. Ve bunu yaparken karşı apartmanda hayatında başkasına bakmayan bir çifti evli değiller diye, imza atmamışlar diye eleştirme hakkını kendinde bulan. Ulan kimin yaptığı zina acaba? İnandığını mı kandırıyorsun demezler mi adama, kimi kandırıyorsun lan? Öyle bir toplum ki birine tecavüz ettiğinde utanmayıp, tecavüz edilenin utanması gerektiğini hatta ölmesi gerektiğini savunan. İğrençlikte nesilden nesile de bu doğru(!) larını aktarmayı kendine görev edinmiş. Töre dediği şeyin törenin özüyle alakası kalmamış bir toplum. Cinayet getiren töre mi olur hangi gerizekalı uydurmuş da hangi gerizekalı buna inanıyor Allah aşkına?
Doğru dedikleriniz çoğu zaman doğru değil. 
Sen sokakta gördüğün aç insana yardım eli uzatmıyorsan, evinde mal yığıyorsan, mezara kefeninden öte bir şey götüremeyecekken mal hırsı bürümüşse gözünü sen inançlı falan değilsin. Kaza olmuş, yaralı var, polisle başım belaya giriyor diye kaçıyorsan inancı da geçtim insan değilsin. 
Komşun buz gibi evde donuyorken, o ateiste battaniye bile vermem diyebiliyorsan sen müslüman değilsin bence. Elbette ki büyük Allah'ım bilir, adaleti de sonsuzdur ancak benim inanasım gelmiyor sizin inancınıza da insanlığınıza da.
Toplum...
Öyle ya hem de yüzde bilmem kaçı inançlı toplum.
Peki bu toplumun yüzde kaçı insan?
Allah aşkına bana bunun cevabını verin?
Toplumsal baskı sebebiyle ne kötülükler yapıyorsunuz? 
Ya da yapabilecekken hangi iyilikleri yapmıyorsunuz?
Yarın bir gün öyle bir hale gelsek, toplumda eli gözükeni öldürmemek çok büyük ayıp ilan edilse ona da uyacak mısınız?
Sizin doğrularınız mı doğru, topluluğun doğruları mı?
Allah aşkına kimsiniz siz?
Biz kimiz?
Onlar kim?
Hangimiz insanız?

Bunu bir sorgulayın derim.

Bilerek ve isteyerek bir kere bile ciddi( ciddisi de nasıl olursa artık) bir kötülük yaptıysanız, bir canlıyı üzdüyseniz, kırdıysanız, zarar verdiyseniz, kurtarabilecekken kurtarmayıp, yardım edebilecekken el vermediyse; kusura bakmayın ben ne bizdenim ne de sizdenim.

Eyvallah, ben insan dışında herhangi bir canlı olmayı kabul ederim. Yeter ki şu inançlarla siz kimseniz ben onlardan olmayayım.


5 yorum:

  1. Düşünecek, üzerine yazacak, hatta çizecek, resmedecek, filmleştirilecek ne çok şey var şu hayatta. Hayatın bu yönünü seviyorum aslında. İnsanların insanlıktan nasipsizliklerine tanık olmak ne kadar dert oluyorsa içimde, bir şeyleri değiştirebilmek için adım atmalıyım, bişeyler ortaya koymalıyım, daha fazla okumalı daha çok düşünmeliyim diye içimi kemiriyor duygu ve düşüncelerim.. Her inancımı yakalayıp ileri atıldığımda gerek öz eleştiri ile gerekse anlık farkındalıklarla sık sık sarsılıyor olsam bile, içimde yana bir ateş beni öyle bir ısıtıyor ki, yolumdan dönemiyorum. En sarsıcı özeleştiri ise kendi kendinin hayalci olup olmadığı; gerçeklerden kopuk, insanlardan ayrı başka bir hayatta mı yaşıyorum sorgusu oluyor..
    Umut etmek istiyorum. Umut etmek... Her şeyin bir çırpıda değişebildiği bir dünyadayız diye..

    YanıtlaSil
  2. Boşuna değil be Mustafa " Cehalet mutluluktur" lafı. Öğrendikçe fazlasını istiyor insan. Bu açıdan mazoşistiz belki de. Çünkü geri dönüşü olmayan şeylerden öğrenmek de. Bir kere gerçekleşince geri dönüşü yok. Hayata dair, topluma dair, insanlara dair... düşündükçe kör kuyulara giriyor insan. Hele bir de elinden gelmiyorsa ters gelenleri düzeltmek. Sabırsızsa benim gibi ve ufak adımlarla ilerlemekten hoşlanmıyorsa öfkeleniyor. Kızıyor, kendini bitirmeye başlıyor. Sonra bi toparlanıp olumlu bakmaya çalışıyor. Sonra bir olay daha yine gömülüyor derinlere. Sıkça daha salak bir insan olmak isterken buluyorum kendimi, daha vicdansız, belki hatta kötü biri olmak istiyorum. O da insanın mayasıyla alakalı olsa gerek. Olmuyor, denemedim değil. Olmuyor. Kafam da karışık.... Bilemedim ben bu işleri.

    YanıtlaSil
  3. Aynı şeyleri ben de hissediyorum. Kız kardeşime verdiğim bir örnek vardı. Keşfettikçe, öğrendikçe, düşündükçe zirvesi görünmeyen bir dağa tırmanıyor gibisin. Her adımında karşında uzanan manzara daha da genişliyor. bir noktaya geldiğinde karşında, muhteşem bir manzara beliriyor. Heyecanlanıp Hayret ediyorsun, paylaşmak istiyorsun. etrafına bakındığında diğerlerinin aşağıda yüzeysel işlerle meşgul, senin tanık olduğun bu muhteşem manzaradan bihaber halde görüyorsun. Anlatmak istesen anlatamıyorsun, için içini kemiriyor. Onlar mutlu olabiliyorlar, çünkü ulaşamadıkları ufuklar, göremedikleri güzelliklerden haberleri yok, sen ise huzursuzsun çünkü karşındaki manzara muhteşem güzel ama sen içinde değilsin..
    Cehaletin mutluluğu mu, yoksa farkındalığın yükü mü desen, farkındalığı bilgiyi ve düşünceyi seçerdim. Mazoşistlik mi, belki. Bazen hatırlamanın bile acı verdiği günleri yaşadığıma memnun olduğumu hissediyorum. Keşfetmek istiyorum, yaşamak, nefes almak. Bazı şeyleri değiştiremeyecek olsam da, en azından bu uğurda mücadele vermek istiyorum. hem ben kimim ki insanlara hayatı nasıl yaşayacaklarını dayatayım. Yalnızca farkında olmadıkları bazı şeyleri nasıl önlerine serebilirim diye düşünüyorum. İnsanlar unutuyorlar, belki de mecburlar unutacaklar, çocuk olmayı, özlerinde var olan keşfetme, öğrenme, inşaa etme ruhunu..

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir örnekmiş cidden . Ben yine olumsuz bir anımdayım o yüzden sanırım şu an öğrendiklerimi, farkındalıklarımı, sezebildiklerimi herşeyi unutup, dünyayı kolay ve pembe bulduğum zihnime geri dönme şansı verseler direk kabul ederdim. İnsanların kötü olmadığı, zarar vermediği, kandırmadığı, temiz bir dünya ... Güzeldi, buna inanıyor olmak bile öyle güzeldi ki. En son hangi yaşta buna inanıyorsam o yaşa yollasınlar istiyorum şu an. Herkeste var bir parça iyilik biiyorum ama bazen o kadar karanık oluyor ki o ışığı bulailmek, görebilmek amacındaki yolculuk "acaba yok mu?" sorusunu getiriyor. Şu an karakterimle ters düşerek sevemiyorum insanları. Bir canlı olarak sevebiliyorum ama sonradan öğrendikleri pislikleriyle kabul edemiyorum. Biraz zaman geçer, yine dönerim "aslında herkes özünde iyi" savsatalarıma.

    YanıtlaSil
  5. Bu insanlar kendilerinden millerce uzaklıkta, alakaları olmayan insanlara yardım etmek amacıyla aylardır denizdeler. Kendilerini riske atma pahasına yola çıkmışlar. http://www.denizhaber.com.tr/dis-basindan/44663/8220estelle8221-gemisi-gazzeye-gitmekte-kararli-denizhaber-deniz-haber-recep-can.html

    Kendi hayatlarında sıkışmış insanları kafana takıp hayatını yönlendirmelerine izin verme. Sen kendini yaşa. İnsan özünde iyiliği de kötülüğü de barındırır. Hepimizin dahil olduğu bir sınavdır bu.

    YanıtlaSil