14 Mart 2012 Çarşamba

etiketsiz

Bugüne kadar yazdığım en dürüst yazılardan olabilir bu.
Çünkü tamamen bana dair ve acımasız olacak.

Ne yapıyorum ben ya? Kalan şarabın yarısını oluşturan bir kadehle oturmuş sex and the city izlemeye çalışırken kafamdaki düşüncelerden arınamadım.
Yazmam gerekiyordu.
Pek çok yazıya yaptığım gibi gerekirse silerim dedim.

24 yaşımın sonlarındayım.
Hayatımı tam anlamıyla bok götürüyor.
Okul bitti öğrenci değilim.
İşi bıraktım, amaçlı değilim.
Ailevi konulara vesaire hiç girmek istemiyorum ama ortalamanın çok üstündedir sorunlarım eminim.
Ne umduğunu bilmediğim ne olduğu kim olduğu belirsiz piyangodan çıkmış ve görüşme bekleyen bir insan var
Pek çok saçma sapan tanışmadığım tanışma çabasındaki insan da var.
Ne kadar umrumda? Sıfır!
Kırgın olduğum biri var ve kırgın olmaya hakkım bile yok ona. canım kanım bir insan.
Eski bir dostum anlamsızca bana açıklama yapmadan kaçan. Benden bu kadar dedim ona. Peki benden bu kadar dedikten sonra kenara atabildim mi konuyu? HAYIR.
Hala durup neden böyle davrandığını düşünüyorum.
Uzun süredir görüşemediğim görüşmeyi çok istediğim kanım insanlar var. Özlüyorum ama bir şeyler yanlarına gitmekten alıkoyuyor beni. Nedenini ben bile bilmiyorum.
Çok iyi anlaştığım ama sık sık kavga ettiğim sevgilim olmayan, hatta hayatımda neyim olduğunu tanımlayamadığımız bir eski sevgilim var. Ona dair bildiğim tek şey değer verdiğim. Karşılıklı olarak kim ne zaman diğerinin hayatından çıkacak diye bekliyoruz.

Her şeyin darmadağınık olduğu bir oda gibi bu günlerde hayatım. Pek çok şey aksini söylese de hayatımda ilk defa özgüvenimi bu kadar düşmüş hissediyorum.
Kendi kendime kurduğum cümleler bir başkasına kavgada söylenmeyecek kadar ağır.
Ama sonra kendimi mutlu olduğuma herşeyin yolunda olduğuna ikna da ediyorum.

Bu yol nereye gidiyor bilmiyorum diyeceğim ama şu an kendimi herhangi bir yolda hissetmiyorum.
Üstelik bu süreç uzadıkça kafam daha da bozuluyor, karışıyor, yollar daha da yok oluyor.

Unutmak bir sanattır. Eskiden bu konuda çok başarılıydım ve şimdilerde olmuyor.
Ağlayamıyorum bile, ağlıyorum da öyle derin ve herşeyi silip atarcasına olmuyor.

Ne zaman geçecek bu karmaşa? Bundan sonra hayat hep böyle mi olacak?
İstediğim hiçbir şey için kılımı kıpırdatmayışım nereden çıktı?

Ve bu ben, hep böyle miydi?
Hiç sanmıyorum çünkü ben kendimi severdim, hep böyle olmuş olamam.
Pişmanlıklara takılı kalırken, pişmanlık sayım da artıyor.

Yarın ansızın ölsem, her nerede olacaksam dönüp buraya baktığımda mutlu olmazdım şu boşa geçirdiğim zamandan.

Listenin en başından başlasam devamı gelir de niye gücüm yok gibi geliyor.
Sorular sorular vs.
Sıkıntı hali işte.

Lütfen biri çıkıp bana somut delillerle "geçecek Hilal" diyerek sarılsın.
Vazgeçmekten korktum bu gece.
Tamamen vazgeçmekten.

2 yorum:

  1. Tamamen vazgeçmek ve konuyu buraya getirmek için yazılmış haklı düşünceler.
    Bir insanın parmaklarının kanı çekilir bu yaşanmışlıkları üstü kapalı dahi olsa ima etmek için, en azından benim okurken bile çekiliyor.
    Sebebini çoğu zaman bildiğimiz lakin hak edip etmediğimizi bilemediğimiz çaresizlik anları.
    Yaşanmışlıklar muhtemelen farklı olsada hiç uzak değil anlattıklarının sonrasında yaşadıklarım.
    İçine düşülen bu durumdan sonra aklımı en çok kurcalayan soru tamamen vazgeçmek yaşananlardan dolayı içinde bulunduğumuz durum mu ? Yoksa yaşananlar tamamen vazgeçmenin eseri mi?
    Zor iş, şuan ne benim yorumumda, ne de bir başkasında ilaç yok. Sadece yazdıklarına kayıtsız kalamadığımı bilmeni isterim. Üzüldüm. Saygılar..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim, inan birinin bir şekilde anlayabilmesi bile iyi geldi biraz. Umuyorum yüzeye çıkabilmek için dibe vurulan anlardandır bu zamanlar :S Yoksa işim zor olacak. Bardağın dolu tarafını gördüğüm psikolojime geri dönmeye çalışacağım ama pek kolay olmuyor. Gerçekten teşekkür ederim bir yerlerde varolup destek olduğun için.

    YanıtlaSil