10 Ekim 2011 Pazartesi

mutluluk terazisi


Ne garip duygularımız. Sanki büyülü bir terazi var ortada. Bir tarafta olumlu düşünce ve hislerimiz, ötekinde olumsuzlar toplanıyor. Ve hangisi ağır basarsa öyle hissediyoruz o anda. En tuhafı kendi aralarında yüklü bu his ve duygular. Olumlular etraftan olumlu başka hisler çekerken, negatifler de negatif olanlarla besleniyor etraftan.
Ve insan, yaratılmış en basit en esrarengiz yaratık olarak bir teraziyi istediği noktaya getirmek için didinip duruyor. Oysa bıraktığımızda üzerine düşünmeyi, nefes alıp, hissedip, yaşarcasına yaşasak hayatı ... Evet yaşarcasına yaşasak! Yani canlı, mutlulukla, hayal ederek, mutlu ederek ve mutlu olarak, hayat vererek yaşasak. İşte o zaman hiç bir çabaya gerek kalmıyor. Sanki bir hare sarıyor etrafımızı, nedense gülümseyen insanlar çıkıyor kapılardan karşımıza. Tuhaf... Mutluluğun mutluluğu çektiği bir zincir gibi.

Yargılarımız var tabi bir de. Popolarına yapışmış kesin kalıplarla gelen ve genellikle ağır olumsuzluklar bırakan. Kendimize söylediğimiz yalanlar bir nevi...Kibirlilik hali bu. Çok büyük hissedip evrene parmak sallıyoruz arada sırada iğrenç bilmiş bir ucube gibi. Evrene ders vermeye kalkışıyoruz. Eh çok kızdırırsak ağzımızın payını da alıyoruz.

Pek çok sorun var, varolanlara eklencekler de olacak illa ki. Amaç sorunsuz yaşamak değildi ki zaten, mutlu yaşamaktı. Su yolunu bulacak, bulamazsa yeni yollar açacak kendine. Nefes aldığımız sürece özgürüz ve özgür kıldıkça daha da özgür. Ne kadar özgürsek o kadar da bağlıyız aslında. Enteresan yanı da bu. O yüzdendir ki işin içine bu kavramlar girdiğinde anlamsız tüm kalıplar, zira öyle his ve düşünceler var ki evren işliyor tıkır tıkır, anlamaksa imkansıza yakınmış gibi.

Ben bu gece bir kaç ruh özgür bıraktım; benimki de bunlara dahil ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder